Biz neyiz..

Arif Alasya

Yönetim şekilleri üzerine benim bir değerlendirmem var.

Üçe ayırıyorum:

1-   Demokrasi ile yönetilen: Bu ülkelerde seçim için ne manifesto verilirse başarısız olsa bile uygulanır.

2-   Demokrasi ile yönettiğini sananlar: Seçimlerde manifestoları ne olursa olsun tersini yapanalar. Az gelişmiş ülkeler.

3-   Mühür kimdeyse yani askeri güç kimde ise iktidar olan ülkeler.

Biz kesinlikle ilk gurup ülkelerden değiliz. İki ve üçüncü sınıf ülkelerin ararsında sıkışıp kalan bir ülkeyiz.

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde başarısızlığın bedeli ödenir. Tobleron marka çikolatadan açılan dava için görevden istifa edilir. Yargı mekanizması makamınız ne olursa olsun işler. Japonya gibi ülkelerde harakiri yapılır. Kıbrıs’ın güneyinde de yargı makam gözetmeksizin çalışır.

Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinde yol tabelalarında Askere öncelik vardır yazılıdır. GKK Komutanı, Merkez Bankası ve Sivil Savunma Başkanlığı Kıbrıslı Türk olamaz.

Seçilen partilerden oluşan Hükümetler, Belediye Başkanları uygulamalarında Ne Anayasa ne de yasalara uymazlar fakat onlar için yargı yolu Meclisten geçer ve uygulanmaz.

Yargı sadece basit vatandaş için çalışır. Güçlü şirket ve Bankalar da düzenin koruması altındadır. Yaptıkları karınca yazısı ile sözleşmeler onları korur.

Anayasaya aykırı istihdam yaparlar yargılanmazlar ama hakkını ararlarsa önlerine Anayasa konarak hakları engellenir.

Devlette iyi bir yerlere gelmenin tek gerekçesi biat etmektir.

Özetle biat kültürü ile başlayan seçim süreci, biat kültürü ile yönetmeyle devam eder.

Halk ise diyet öder öder öder bitmez….

Yeter artık bu bizim kaderimiz değildir diyecek siyasi partilerimiz de yoktur.Onlar da bu Demokrasicilik komedyasının aktörleridir..

Çıkıp da ne olduğumuzu bizim dışımızdaki ülkelerin, Uluslar arası yargı sistemlerinin söylediğini kendi içimizde söylemek cesaretimiz yok.

O halde biz neyiz?

Askeri ve sivil vesayet altında dış müdahalelere açık Meclisimizde demokrasi komedyası oynayan bir ucubeyiz..