Diyabet KKTC’de 4 kat hızlı yayılıyor

Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca, kronik olup bulaşıcı olmayan ancak bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılan “Diyabet” konusunda hiçbir siyasinin adım atmadığını vurguladı.

Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca, Diyabetin birçok türü olduğunu belirterek, en fazla dikkati çekenin ise Tip 1, Tip 2 ve gebelik diyabeti olduğunu söyledi

KKTC’de 12-14 yaşında gençlerde de Tip 2 diyabet görüldüğünün altını çizen Arca, “Fazla kilo ve obezite ile hareketsiz yaşam bunun en önemli sebeplerindendir” ifadelerini kullandı.

Arca, “Gizli şeker ile birlikte düşünülürse nerede ise her 3 kişiden 1’i ya diyabettir ya da yakında diyabet olacak olduğu görülebilir. 2013 yılında 382 milyon diyabetli olduğu hesaplanmıştı. 2015 yılında bu rakamın 415 milyona çıktığı görüldü. Uzmanlar 2040 yılında bu rakamın 642 milyona ulaşacağını tahmin ediyorlar” dedi.

KKTC’de diyabetin yayılma hızının AB ülkelerindeki yayılma hızının 4 katı olduğuna dikkat çeken Arca, “Kıbrıs Akdeniz’de bir ada olmasına rağmen insanlarımız balıktan çok kırmızı et, zeytin ve zeytin yağından çok katı ve kalitesiz yağlar tüketmektedirler. Oturarak çalışmak, hareketsiz yaşam da bunu etkilemektedir” şeklinde konuştu.

Devlet hastanesinde son zamanlarda her zamankinden daha sık bir şekilde ilaç ve insülin eksikliği görüldüğünün altını çizen Arca, “Tansiyon hapları bile bulunmayabilir. Geldiği zaman da son kullanma tarihlerinin ay sonu gibi yakın tarihler olduğunu gözlemliyoruz” ifadelerini kullandı.

Özlem ÇİMENDAL

Kıbrıs Türk Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca, diyabetin insülin hormonu eksikliği veya insülinin işlevini yeterince yapamaması sonucu, kandaki şeker seviyesinin olması gerekenden daha uzun süre yüksek seviyede seyretmesi olduğunu kaydetti. 

“Kişi ilk etapta fark etmez, ağrı sızı olmaz”

Diyabetteki sorunun beslenirken alınan gıdaların şekere dönüşmesi sonucu kan şekerinin yükselmesi ve yükselen kan şekerinin, insülin hormonunun eksik veya işlevini yapamaması sonucu yüksek düzeylerde olması gerekenden daha uzun süre seyretmesinden kaynaklandığını anlatan Arca, “Bunu yaşayan kişi önceleri  farkına varamaz çünkü herhangi ağrı, sızı duymaz. İnsülin pankreasta üretilen ve kan şekeri yükselmesi ile salgılanan, kan şekerini tutup hücrelere sokup enerjiye dönüşmesine imkân sağlayan bir hormondur” dedi. 

“Tip 1 diyabet gençlik yıllarında görülür”

Diyabetin birçok türü olduğundan da bahseden Arca, en fazla dikkati çekenin ise Tip 1, Tip 2 ve gebelik diyabeti olduğunu vurguladı. Arca, “İnsülin üretilemiyorsa veya yeterli miktarda üretilemiyorsa bu eksiklik dışarıdan insülin alınması ile giderilmeye çalışılır. Bu tip diyabete Tip 1 diyabet denir ve daha çok gençlik yıllarında görülür. Eğer insülin yeterince üretiliyor ama işlevini bir şekilde yeterince yapamıyorsa, buna bağlı olarak şeker seviyesi kanda daha uzun süre yüksek kalabilir. Buna da Tip 2 diyabet denir. Doktorlar bu durumda ağızdan alınan ilaçlarla olaya müdahale etmeye çalışırlar” şeklinde konuştu. 

KKTC’de 12-14 yaşındaki gençlerde Tip 2 diyabet görülüyor 

KKTC’de 12-14 yaşında gençlerde de Tip 2 diyabet görüldüğünün altını çizen Arca, “Fazla kilo ve obezite ile hareketsiz yaşam bunun en önemli sebeplerindendir” ifadelerini kullandı. 

Hamilelerde gebelik diyabeti görülebiliyor 

Arca “Gebelik” diyabetinin anne adayının gebe kalınca hormonlarının farklı çalışması ile oluşan diyabet türü olduğunu belirterek, bu diyabet türünün hamilelik sonrası düzelebilir olduğunu ancak düzelse bile annenin diyabet adayı olduğunu vurguladı. 

“Diyabete neden olan birçok etken var”

Diyabet olmada birçok risk faktörlerinin olduğunu ifade eden Arca şöyle konuştu: “Bunların bazısı elimizde olmayan faktörlerdir. Yaş, cinsiyet, birinci derecede akrabalarda diyabet olması, kadınların 4 kg üzerinde bebek doğurması veya gebelik döneminde diyabet olması gibi. Bu risk faktörlerinin olması diyabet olma riskini artırır ve kişinin yapabileceği bir şey olmayabilir. 

Bazıları ise bizim çözebileceğimiz sorunlardır. Fazla kilolu olma, çalışma şartlarının kişiyi hareketsiz yaşama zorlaması, teknolojinin gelişmesine bağlı olarak gıda sanayiinde aşırı enerji içeren besinlerin tüketime sunulması, kan yağlarının yüksekliği, yüksek tansiyon gibi risk faktörleri. Bunlar kişinin çabası ile engellenebilir risklerdir.”

Her 3 kişiden 1’i diyabet 

Arca, “2008 yılında Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilen diyabet taramasında diyabetli oranının %11.5 ve gizli şeker oranının ise %18 olduğu saptanmıştır. Yine bu taramada diyabetlilerin %45’inin tanı aldığı ama %55’inin diyabet olduğunun farkında olmadan yaşadığı ortaya çıkmıştır. Gizli şeker ile birlikte düşünülürse nerede ise her 3 kişiden 1’i ya diyabettir ya da yakında diyabet olacak olduğu görülebilir. 2013 yılında 382 milyon diyabetli olduğu hesaplanmıştı. 2015 yılında bu rakamın 415 milyona çıktığı görüldü. Uzmanlar 2040 yılında bu rakamın 642 milyona ulaşacağını tahmin ediyorlar” dedi. 

Diyabet KKTC’de 4 kat hızlı yayılıyor 

KKTC’de diyabetin yayılma hızının AB ülkelerindeki yayılma hızının 4 katı olduğuna dikkat çeken Arca, “Bunda ada olması ve genetik yapının etkisi de olmasına rağmen, daha çok her geçen gün obezitenin artması ve hareketsiz yaşamın bir yaşam biçimi haline gelmesidir. Kıbrıs Akdeniz’de bir ada olmasına rağmen insanlarımız balıktan çok kırmızı et, zeytin ve zeytin yağından çok katı ve kalitesiz yağlar tüketmektedirler. Oturarak çalışmak, hareketsiz yaşam da bunu etkilemektedir” şeklinde konuştu. 

“Obez diyabetlilerde insülin direnci gelişmiştir”

Diyabetlilerin yaklaşık %10’unun Tip 1 diyabet ve %90’ının ise Tip 2 diyabet olduğunu anlatan Arca, “Kuzey Kıbrıs’ta yetişkin nüfusun %65-70’i fazla kilolu veya obezdir. Diyabetliler baktığımızda özellikle Tip 2 diyabetlilerde fazla kilo ve obez oranları %80-90’lardadır. Bu fazla kilolu ve obez diyabetlilerde yüksek oranda (yaklaşık %85) insülin direnci gelişmiştir” ifadelerini kullandı. 

“Toplum olarak yanlış besleniyoruz”

Diyabet konusunda ortaya çıkan verilerin toplum olarak yanlış beslenildiğinin açık bir göstergesi olduğuna dikkat çeken Arca, “Tip 1 diyabetlilerde bile insülin direnci geliştiği gözlemlenmektedir. Bu konuda insanlarımız yeterli bilgiye sahip değiller. Diyabete bile duyarlılık oldukça az. Herkes kendine göre bir şeyler yapıyor. Diyabetliler genellikle doktor veya diyetisyenin söylediğini kendine uydurup uyguluyor ve diyabeti kontrol edemediklerinde suçu sağlık elemanlarının eksikliklerine verip bir bakıma vicdanlarını rahatlatıyorlar. Halbuki iş, diyabetlinin kendisinde. Her diyabetli şunu bilmelidir. Doktor ve diyetisyen yardımcı olur. Diyabetlerini onlar değil kendisi kontrol edecektir. Bunu öğrenmelidir. Bu konuda bilgi veren bir sistem yoktur. Zaten sağlık sisteminin merkezinde hasta yoktur. Aslında sağlık sistemi de vardır denemez” diye konuştu. 

“Hiçbir siyasi diyabet konusunda bir adım atmadı”

Diyabet gibi kronik olan ama bulaşıcı olmayan fakat bulaşıcı hastalık gibi hızlı yayılan hastalıklarda insanların eğitiminin çok önemli olduğuna da vurgu yapan Arca, “Toplu eğitimlerle birlikte kişisel eğitimler de yaygınlaştırılmalıdır. Sadece eğitim değil, beslenme alışkanlıkları oluşurken yanlış davranışları teşvik eden girişimlerin önlenmesi ve tam aksine toplumun doğru beslenmesi teşvik edilmelidir. Koruyucu hekimlik sisteminin hayata geçirilmesi gerekir. Diyabetin önlenmesinde unutulmamalıdır ki bir gram koruma bir ton ilaçlı tedaviden etkilidir. Bu konuda devlete düşen görevler vardır. Ama hiçbir siyasi bu konuda bugüne kadar adım atmamıştır. İdari işlerde bazı düzenlemelerle ‘sağlıkta devrim’ yapıldığı söylenmesi pek doğru bir davranış olarak algılanamıyor” dedi. 

“Bırakın insanlar hasta olsun, hastaneler de çalışsın” deniliyor

Ülkede üretilen ve ülkeye dışarıdan giren gıdaların etiketlerinde belirtilen bilgilerin doğru olup olmadığının araştırılması gerektiğini kaydeden Arca, şöyle konuştu: “İçerdikleri kimyasalların, ülkede tüketilen besinlerin miktarına göre zararlı olma miktarları belirlenerek ithal izinlerinin buna göre verilmesi sağlanmalıdır. Devlet Laboratuvarı’nın yanması talihsizlik olarak gösteriliyor ama yanmadan önce de çalışmaları güven vermiyordu. Her şey ticarete döndü. Nerede ise; ‘bırakın insanlar hasta olsun, hastaneler de çalışsın’ diye düşünülür oldu.”

İlaç ve insülin eksikliği var 

Devlet hastanesinde son zamanlarda her zamankinden daha sık bir şekilde ilaç ve insülin eksikliği görüldüğünün altını çizen Arca, “Tansiyon hapları bile bulunmayabilir. Geldiği zaman da son kullanma tarihlerinin ay sonu gibi yakın tarihler olduğunu gözlemliyoruz. Bunları alt alta koyduğumuzda tabii ki bir sağlık sisteminden bahsedemiyoruz ama insana değer verilmediğini hissedebiliyoruz” ifadelerini kullandı.  

“Diyabeti ve yayılmasını önlemeden çok uzağız”

Diyabetten korunmanın yolları olduğunu ancak kişiyi yanlışa teşvik eden birçok uygulama, birçok etki varken bunu yapmanın çok zor olduğunu söyleyen Arca, “Diyabeti durdurma veya önleme veya yayılma hızını düşürmede etkili olmaktan çok uzağız. Kişisel bazda kişilerin yapabilecekleri vardır. Beslenirken ihtiyacımız kadarını tüketmeliyiz. İhtiyacımız sadece besinlerin miktarı değil, kalori olarak da hesabı yapıp ancak harcayacağımız enerji kadar enerjiyi almaya çalışabiliriz. Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yeterince (ne az ne çok) yemeliyiz. Besinleri seçerken etiketlerinde yazılan her bir şeyi okumalı ve bu bilgilerin ne anlama geldiğini öğrenip değerlendirmeyi ona göre yapmalıyız.  Hareketli olmayı ve her gün bir saat kadar yürümeyi yaşamımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Özellikle şehir içinde araba kullanmayıp yürümeyi tercih etmeliyiz. Uyku düzenine dikkat etmeli, erken yatıp erken kalkmanın faydası var zararı yoktur. Diyabetten korunmada en önemli adımlardan bir tanesi de, beslenme, diyabet, diyabet komplikasyonları, diyabet olursak nasıl kontrol edeceğimizi, hasta olmadan önce öğrenmemizdir. Bu konuda internetten birçok bilgi bulabiliriz ama bunların hatalı, yanlış bilgiler de olabileceğini unutmamak gerekir. Bu noktada Diyabet Derneği yardımcı olabilir. Hiç çekinmeden herkes iletişime geçebilir. Bizim görevimiz herkese bu konuda yardımcı olmaktır” diye konuştu. 

 

Sağlık Haberleri

"Nüfusa göre tarama oranı yüzde 8’in altında"
Tabipler Birliği: Hasta güvenliği insani ve etik bir zorunluluktur
Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde bir yapay kalp ameliyatına daha imza atıldı
Tabipler Birliği: Prostat kanseri tedavisinde en belirleyici faktör erken tanı
Özkayalar: Lenfoma hastalığı KKTC’de de artış gösterdi