“Elden gelen övün olmaz, o da her zaman bulunmaz”

Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP-YG) Genel Sekreteri Mehmet Davulcu, Ulusal Birlik Partisi (UBP) – Halkın Partisi (HP) koalisyon Hükümetinin ilk yüz günlük icraatlarını değerlendirdi.

İlk yüz günlük icraatı değerlendirmek için UBP-HP koalisyonunun kuruluş nedenlerini de göz önünde tutulması gerektiğini belirten TKP-YG Genel Sekreteri Davulcu, 4’lü koalisyonun HP tarafından bozulup bugünkü 2’li koalisyonun kurulmasını isteyenin/önerenin/talep edenin Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti olduğu görüşünü öne sürdü. Bunun nedenini ise AKP hükümetinin Kıbrıs’ta federasyon şeklinde bir çözümü arzu etmemesine ve mevcut statükonun devamından yana oluşuna bağlayan Mehmet Davulcu, HP Genel Başkanı Kudret Özersay eliyle 4’lü koalisyon dağıtılıp yerine 2’linin kurdurulduğu değerlendirmesinde bulundu.

Haberatör Web TV’de yayımlanan Özyaklaşım programındaki konuşmasında, UBP-HP hükümetinin ilk yüz günlük icraatında akla gelen ilk icraatının zam furyası olduğunu ifade eden TKP-YG Genel Sekreteri Mehmet Davulcu, dolaylı vergiler olarak bilinen tüm kamu resim ve harçları yanında günlük hayatı etkileyen mal ve hizmetlere külliyetli oranlarda zam yapıldığını hatırlattı.

Hükumetin akılarda kalan ikinci önemli icraatının 3’lü kararname furyası ile bürokrat kıyımına devam edilmesi olduğunu belirten Davulcu, bu kıyımın hala devam ettiğine işaret etti. 4’lü koalisyon hükümeti döneminde var olan müşavirlerin yeniden atanmasına kısmen de olsa özen gösterildiğine işaret eden Davulcu bu hükumet döneminde özellikle UBP kanadının elinde çok sayıda müşavir bulunmasına karşın bunları yeniden görevlendirmek yerine bakanlara yakın kişilerin hiçbir liyakate bakılmaksızın siyasi mevkilere atandığına dikkati çekti.

4’lü koalisyon hükümeti zamanında 3’lü kararname sisteminde yapılan düzenleme ile müşavirlik sistemine son verildiğinin ileri sürüldüğünü hatırlatan Mehmet Davulcu bunun da tam olarak doğruyu yansıtmadığını işleri sürerek şimdiki uygulamanın yine müşavir yarattığı9nı ama bunun adının “yeni müşavir” olacağını ileri sürdü.

UBP-HP hükümetinin en çok konuşulan icraatının kamu çalışanları ile emeklileri ve Sosyal Sigorta emeklilerinin maaşlarından yüzde 2 oranında kesinti yapma kararı olduğunu söyleyen TKP-YG Genel Sekreteri Davulcu, Anayasa Mahkemesinin ara emri ile yasadışı olduğuna karar verdiği bu u8ygulamanın yasadışı olarak hala sürdürülmesinin bu ilk yüz günlük icraat döneminin en çirkin yönü olduğunu söyledi.

Hükümetin diğer bir icraatının ise Türkiye ile 6 aylık süreyi kapsayan Mali Protokol (Paket) imzalaması ve hemen arkasından bu imza sonrasında TC’den KKTC’ye büyük miktarlarla para akışının olacağını açıklaması olduğunu hatırlatan Mehmet Davulcu, ancak gelinen bu noktaya kadar ortada para akışı falan olmadığı gerçeğine işaret etti.

 Para, para, para denerek kurulan UBP-HP hükümetinin apar topar protokol imzalamasına karşın TC tarafının ketumluğunun sürdüğüne işaret eden Davulcu, TC tarafının “mafiş para” der gibi bir tutum izleğinin görülmekte olduğuna işaret etti.

“Elden gelen övün olmaz, o da her zaman bulunmaz” şeklindeki çok bilinen atasözünü atıf yapan TKP-YG Genel Sekreteri Davulcu, 40 yılı aşkın süreden beridir uygulanmakta olan TC’den para ve talimat alma yönteminin ülkeyi içinden çıkılması güç hale getirdiğinin artık açıkça görülür olduğunu ve her kesimce kabul edildiğini söyledi. Bu durumdan çıkıp ileri gitmenin yolunu partisinin son seçimlerdeki seçim bildirgesinde halkla paylaştığına işaret etti.

Kuzey Kıbrıs’ta özellikle turizm alanında yatırım yapan yerli yabancı büyük sermaye gruplarına arazi ve kalkınma bankası kredisi gibi destekler yanı sıra elektrik ve vergi gibi birçok alanda da muafiyetler tanındığını hatırlatan Davulcu, TKP-YG’nin seçim bildirgesinde büyük sermaye gruplarına tanınan söz konusu vergi muafiyetlerinin kaldırılacağı ve vergi vermelerinin sağlanacağının yer aldığını hatırlattı.

UBP-HP hükümetinin de yapması gerekenin bu olduğu görüşünü ileri süren Davulcu, sürekli Türkiye’den para alınarak geline noktanın “mış gibi devlet yapısı” olduğunu ve bunun kimseye yararı olmadığı gibi çok yönlü olarak zararı olduğunu söyledi. Türkiye’den alınan paranın kaynağının fakir Türkiye halkı olduğunu ve bu nedenle zarar gördüğünü ifade eden Davulcu, Türkiye’den gelen paranın önemli kısmının KKTC’ye borç kaydedildiği nedeniyle Kıbrıslı Türk halkının da bundan zarar gördüğünü, Kıbrıs’ta para alarak ayakta durmaya çalışan statüko nedeniyle Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda Kıbrıs’ta işgalci gibi görüldüğü nedeniyle Türkiye’nin de zarar gördüğüne söyledi.

UBP-HP hükümetinin akla gelen son icraatının ise “Kapalı Maraş’ın KKTC yönetiminde açılması” kararı olduğunu ifade eden Davulcu,  Bu kararla ilgili olarak da sürekli zig zağlar yapıldığına işaret ederek, Başbakan Yardımcı Özersay’ın “kamuoyunda akıl karışıklığı oldu. Biz bakanlar kurulunda Maraş’ın açılması kararı almadık. Maraş’ta envanter54 sayımı kararı aldık” şeklindeki açıklamasını da hatırlatarak birbiriyle çelişen açıklamalar ve davranışlar ortaya konduğuna işaret etti.

Hükümetin Kapalı Marş ile ilgili önceden yapılmış olan envanter sayımının yeniden yapılması çabalarının aslında başka amaçlar içerdiğini düşündüklerini ifade eden Davulcu, şimdiki şekliyle günden değiştirme ve toplumun dikkatini başka yöne çekme aracı olarak kullanıldığının altını çizdi.

Gündem Haberleri

Kıdem tazminatları için 2026 bütçesinde ödenek ayrıldı
Bin 824 gündür ülkede kaçak olduğu ortaya çıktı
Tehlikeli sürüşe 10 bin 240 TL ceza!
"Ülkedeki tüm büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar aşılanmalı"
Pazar gününden itibaren sağanak ve gök gürültülü sağanak bekleniyor