Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, çözüm doğrultusunda her türlü fedakarlığı göstererek gerekli adımları atan, 13 yıl önceki referandumda büyük bir oy çokluğu ile Annan Planı’nı onaylayan, Crans-Montana’da da yapıcı tavrını sürdüren Kıbrıs Türk tarafının izolasyonlar altında yaşatılmasının hiçbir haklı mazereti kalmadığını söyledi.
Akıncı, Kıbrıs Türk insanının her türlü engelden arınmış şekilde ekonomi, ticaret ve sportif alanda yer almasının en başta bir insan hakkı olduğunu vurguladı.
Akıncı törendeki konuşmasında, Rum tarafında sürekli gözlemledikleri Kıbrıslı Türkleri ve onun seçtiği kurumları küçümseyen, muhatap olarak sadece Türkiye’yi görmek isteyen yaklaşımların eskiden gelen bir taktiğin tezahürleri olsa da, artık son bulması gereken davranışlar olduğunu vurgulayarak, “Bilinmelidir ki bu adada ortaklaşa yaşayacakları toplum Kıbrıs Türk toplumudur. Daha da önemlisi Kıbrıs Türk halkının onay vermeyeceği bir çözüm mümkün değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs sorunu devam ettikçe çözüm arayışının da devam edeceğini ve kendilerinin de bu gerçeğin bilincinde hareket edeceklerini dile getirerek, “Ne var ki, bu arayışın sonuçsuz ve verimsiz bir biçimde bir 50 yıl daha sürdürülebilmesine artık onay vermemiz söz konusu olamaz” diye konuştu.
Bu güne kadar sürdürülen çerçevede ve ucu açık bir sürece yeniden girmenin ve aynı şeyleri tekrarlamanın, kendilerini yine aynı çıkmazlara götüreceğine dikkat çeken Akıncı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kendilerini aynı sonu gelmez müzakere süreçlerine davet edeceğini de sanmadığını söyledi.
Akıncı, sonuç odaklı, paket anlayışı içeren ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, Guterres’in bizzat kendinin ya da iki tarafın onayıyla görevlendireceği üst düzey bir BM yetkilisinin dolaylı görüşmeler yoluyla stratejik bir anlaşma çerçevesinin ortaya çıkma olasılığını araştırmasının düşünülebileceğini ifade etti.
Yaşamlarının önemli bir bölümünü Kıbrıs Türk halkının var oluş mücadelesi için harcayan merhum liderler Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’ı rahmetle anan Akıncı, “ Kıbrıs Türk toplumunun bu topraklarda özgür bir toplum olarak yaşayabilmesi için şehit düşen Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla Mücahitlerimizi saygıyla, gazilerimizi minnetle yad ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Akıncı KKTC’nin gelişmesi için emek veren, kendisinden önceki cumhurbaşkanları ile her zaman katkılarını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine teşekkür etti.
Geçen yılki konuşmasında halka seslenirken sözlerinin sonunda halktan aldığı yetkiyle halkı en iyi şekilde temsil etmeye, haklarını sonuna kadar savunarak, arzu ettikleri çözümü sağlamaya çalıştığını belirterek, “Umarım Rum tarafı da bizim gibi davranır ve sonuca ulaşırız” dediğini hatırlatan Akıncı, “Çözüm için uğraşırken bir gün bile kendi evimizin içi ile ilgili sorumluluklarımızı ertelemeye hakkımız olmadığı” ifadelerini de kullandığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Akıncı, geçen yılki konuşmasından şu alıntıları yaptı:
“‘Nasıl olsa çözüm olacak her şey hallolacak’ kolaycılığına kaçmak mümkün değildir. Evet, çözüm için uğraşıyoruz, uğraşacağız. Ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her alanda ileriye gitmesi için de var gücümüzle çalışacağız.
Rum tarafı makul ve gerçekçi olur ve çözüme ulaşırsak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti onurlu bir çözümde eşit ortak olarak yerini alacaktır. Rum tarafının maksimalist davranışlarını kontrol edememesi ve makul bir uzlaşıya yanaşmaması halinde ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak yolumuza devam edeceğiz.”
“Yetki paylaşımına hazır olmadıklarını yine gösterdiler”
Rumların, bu konularda da Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin gösterdiği esnekliğin karşılığını vermek yerine “sıfır asker, sıfır garanti” söylemini sloganlaştırmayı tercih ettiğini hatırlatan Akıncı, “İşin özü, yıllardır ele geçirdikleri “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin tek sahipliğini terk ederek, yeni bir federal yapılanma içerisinde Kıbrıslı Türklerle siyasal eşitlik içerisinde bir yetki paylaşımına hazır olmadıklarını yine gösterdiler. Tıpkı 2004’te Annan Planı’nı reddederek yaptıkları gibi…” ifadelerini kullandı.
‘Sıfır asker, sıfır garanti’çözüme katkıda bulunulmaz”
Akıncı, “Sıfır asker, sıfır garanti” söylemi ile de güven duygusunun gelişmesine katkıda bulunulmaz” dedi.
Rum tarafında sürekli gözlemledikleri Kıbrıslı Türkleri ve onun seçtiği kurumları küçümseyen, muhatap olarak sadece Türkiye’yi görmek isteyen yaklaşımların eskiden gelen bir taktiğin tezahürleri olsa da artık son bulması gereken davranışlar olduğunu vurgulayan Akıncı, şöyle devam etti:
“Bilinmelidir ki bu adada ortaklaşa yaşayacakları toplum Kıbrıs Türk toplumudur. Daha da önemlisi Kıbrıs Türk halkının onay vermeyeceği bir çözüm mümkün değildir. Bu adada bulunabilecek herhangi bir çözümün temel niteliği, sayıca kendilerinden daha az olmakla birlikte, siyaseten eşit bir Kıbrıs Türk Toplumu’nun varlığı ve eşdeğer iki kurucu devletten birinin sahibi olmasıdır.”
“AB seyirci kaldı”
Öte yandan müzakerelerin Crans-Montana’da sonuçsuz kalmasının ardından Rum tarafının ilk işi, Kıbrıslı Türklerin AB ile uyumunu sağlamak üzerinde çalışmalar yapmak için kurulan AB Ad-Hoc komitesinin faaliyetlerini durdurmak olmuştur. Ve ne yazık ki Avrupa Birliği yetkilileri de bu duruma seyirci kalmışlardır.
Halbuki Kıbrıs Türk Toplumu Avrupa Birliği standartlarına ne kadar erken ulaşırsa, bu herkes için yararlı olur. Bunu ilerletmek yerine, çalışmaların sonlandırılmasını sessizce onaylamak Avrupa Birliği açısından vahim bir durumdur. Bu tutumlarını bir an önce değiştirmelerini bekliyoruz.
“İzolasyonların hiçbir haklı mazereti kalmadı”
Çözüm doğrultusunda her türlü fedakarlığı göstererek, gerekli adımları atan, 13 yıl önceki referandumda büyük bir oy çokluğu ile Annan Planı’nı onaylayan, Crans-Montana’da da yapıcı tavrını sürdüren Kıbrıs Türk tarafının izolasyonlar altında yaşatılmasının hiçbir haklı mazereti kalmamıştır. Ekonomi-ticaret alanında olsun, sportif alanda olsun Kıbrıs Türk insanının her türlü engelden arınmış biçimde bu aktivitelerin içinde yer alması en başta bir insan hakkıdır.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası örgütler, halkımıza karşı uygulanan tüm kısıtlayıcı tedbirlerin artık bir anlamının kalmadığını idrak etmelidirler. Rum tarafının Kıbrıs Türk toplumunun tüm dış ilişkilerini engelleyerek, sonra da tek açık kanal olan, Türkiye’ye olan bağımlılığın artmasından şikayet etmesi tam bir iki yüzlülüktür.”
“50 yıl daha süremez”
“Uluslararası niteliği de olan bir sorun devam ettikçe, çözüm arayışı da devam edecektir. Bizim bu gerçeğin bilincinde hareket edeceğimiz kuşkusuzdur” diyen Akıncı, ne var ki, bu arayışın sonuçsuz ve verimsiz bir biçimde bir 50 yıl daha sürdürülebilmesine artık onay vermelerinin söz konusu olmadığını ifade etti.
“Guterres devam etmeyecek…”
Bu güne kadar sürdürülen çerçevede ve ucu açık bir sürece yeniden girmenin ve aynı şeyleri tekrarlamanın, kendilerini yine aynı çıkmazlara götüreceğine dikkat çeken Akıncı, BM Genel Sekreteri Guterres’in kendilerini aynı sonu gelmez müzakere süreçlerine davet edeceğini de sanmadığını söyledi.