Soylukal: Şeffaf ve denetlenebilir, sosyal devlet anlayışını benimseyen, sosyal demokrat felsefesine inanmaktayım
“Bütün vekillerimizi zan altında bırakmak istemem ama birçoğunun halkımızın iradesini temsil ederek görev yaptığını hatırlamadığını düşünüyorum.”
Ufuk ÇAĞA
7 Ocak 2018 tarihinde yapılacak olan Milletvekilliği Erken Genel Seçimlerinde TKP Yeni Güçler adına Lefkoşa Bölgesinden Milletvekili adayı olan Reşat Soylukal siyasete giriş sebebini şu şekilde açıkladı:
“Hukuk düzeni ve devlet işleyişinin tam olmayışı -buna bağlı olarak rüşvetin, yolsuzluk ve ahlaksızlığın Kıbrıs’ın kültürel yapısını tehdit ettiğini görünce; milletime, ülkeme hizmet etme ve bu düzene karşı duruş sergilemek ve farkındalık yaratmak adına böyle bir karar aldım.”
“Sosyal Demokrat bir görüşüm var”
Sosyal Demokrat bir görüşe sahip olduğunu belirten Soylukal, şeffaf ve denetlenebilir bir devlet anlayışına sahip olduğunu da vurguladı. Reşat Soylukal sözlerine şöyle devam etti: “Şeffaf ve denetlenebilir sosyal devlet anlayışını benimseyen sosyal demokrat felsefesine inanmaktayım. Bu nedenle siyasi hayatımda benimsediğim duruş ilkelerimle ters düşmeden sorgulanabilir devlet anlayışına dayanmaktadır.”
“En büyük problemler önce sağlık ardından trafik”
Ülkemizin şu andaki en büyük sorunları nelerdir sorusunu yanıtlayan TKP Yeni Güçler Lefkoşa Bölgesi Milletvekili adayı şunları söyledi: “Öncelikli sorun olarak sağlık sistemini gösterebilirim. Hayatta kalmak ve insan gibi yaşamak her insanın doğuştan gelen hakkıdır. Devletler toplumlarına bu hakkını sağlamakla mükelleftir. Dolayısıyla ben insanımızın hem özel hem de devlet hastanelerinde ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmeti alması gerektiğini düşünüyorum. Fakat ülkemizde Sosyal Sigortalar Sistemi ve hastanelerin hali ortada. Hastaneye sağlam girip hasta çıkıyorsunuz. Bırakın hizmet almayı sağlığınızdan da oluyorsunuz çünkü devlet hastanelerimizde ekipman eksik. İlk safhada insanlarımızın sağlık hizmetlerinden eksiksiz yararlanabilmesi için Genel Sağlık Sigortası’nı hayata geçirip halkımızın özel hastanelerde de ücretsiz sağlık hizmeti almasını sağlamalıyız. Sonraki aşamada ülkemizin siyasi ahlakına işlemiş olan rüşvet, yolsuzluk ve vergi usulsüzlükleri ile ziyan olan kaynaklarını doğru yöneterek; devlet hastanelerine ekipman ve doktor desteği sunup, halkımızın devlet hastanelerinde de özel hastanelerde olduğu gibi eksiksiz sağlık hizmeti almasını sağlamalıyız. Bunu yapmanın tek yolu öncelikle denetletme mekanizmalarını hayata geçirmek ardından Genel Sağlık Sigortasıyla özel ve devlet hastanelerinde ücretsiz sağlık hizmeti alınmasının önünü açmaktır.
Sağlık Hizmetleri Sorunundan sonra gelen bir diğer sorunumuz ise trafiktir. Trafik sorununun oluşmasının birincil nedeni yolların altyapı eksikliği ve yanlış planlanmış olmasıdır. Buna ek olarak belli noktalarda alt ve üst geçit yollarının olmaması trafik sorununu daha da büyütür. Fakat daha büyük bir sorun olarak toplu taşıma sisteminin kaliteden yoksun ve ilkel olması karşımıza çıkar. Toplu Taşıma sistemindeki bu eksiklikten ötürü insanlarımız doğal olarak ulaşım ihtiyaçlarını kendi imkanları ile araç sahibi olarak gidermek zorunda kalır. Siz para kazanmak için araç almak zorunda olduğunuz sürece trafikteki araba sayısı artacak, araç sayısı arttıkça yolar mevcut araçlara yetmeyecektir. Dolayısıyla yolları planlayarak onarmak ve genişletmek toplu taşıma sistemini revize etmeden yeterli gelmeyecektir. İvedi olarak toplu taşımayı temel düzeyde revize ettikten sonra tren yolları gibi alternatif çözümler üreterek Kuzey Kıbrıs’ın doğu ve batısını birleştirebiliriz. Unutmayalım ki yol medeniyettir.”
“Kamudaki yozlaşma giderilmelidir”
KKTC’deki bir diğer sorun olarak Kamu Düzenindeki yozlaşmayı gösteren Reşat Soylukal, bu yozlaşmayı; devletin esas kurumları olan, devleti devlet yapan mekanizmaların iktidar veya koalisyon tarafından atanarak göreve gelmesi ve bu mekanizmaların doğal olarak atayanlara bağlı hareket etmesi olarak gösterebilirim dedi. Soylukal şöyle devam etti: “Düşünün bir kere sizi denetleyecek adamın iş vereni siz olduğunuz sürece bu mekanizmanın sizi denetlemesi ne kadar mümkündür? Bu kurumların tam bağımsız çalışabilmesi atama sisteminin değiştirilip yerine meclisin oy çoğunluğu ile iradesini gösterebilmesiyle mümkün olur. Bu sayede rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma ve hak yeme gibi durumlar; tam bağımsız denetleme mekanizmalarının sorumlu çalışmaları ile bertaraf edilir. Nitekim KKTC halkı bu şekilde kalkınabilir ve yarınına güvenle şüphe duymadan bakabilir.”
“Döviz üzerinden alınan banka kredilerine sabit kur uygulanmalıdır”
Ülkede hemen hemen herkesin muzdarip olduğu borç faizlerine de değinen Soylukal, “Bugün KKTC halkının büyük bir çoğunluğu gırtlağına kadar bankalara borçlu veya bankalara olan borçları yüzünden davalıktır. Bu sorunu banka faiz oranlarını ana paranın iki katını geçmeyecek şekilde getireceğimiz düzenleme ile çözebiliriz. Getireceğimiz yasa sayesinde birey borcunun 100 katı faiz ödemek zorunda kalmayacak. Bu düzenlemeyi hem döviz hem de TL üzerinden yapılan borçlanmalar için geçerli kılacağız. Nitekim faizler kadar can yakan bir diğer konu ise döviz kurlarında ki hareketlilikler oluyor. Döviz üzerinden alınan banka kredilerinde sabit kur uygulaması yapılması gereklidir. Bakın hem faiz tarafında darbe alan halkımızın bir de döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar nedeniyle sarsılan bütçesi KKTC’nin kalkınmasında en büyük engellerden biridir. Bu nedenle meclis gündemine evvela taşıyacağımız konu borç faizlerinde yapılmasını öngördüğümüz faiz yasası düzenlemesidir” şeklinde açıklama yaptı.
“Mevcut siyasilere güven kalmadı”
Ülkemizde son yıllarda siyasete ve siyasilere bir güvensizlik oluştuğuna katıldığını belirten TKP Yeni Güçler adayı konu ile ilgili şunları söyledi:
“Yürekten katılıyorum –zaten buna katılmasam ‘’siyasette aynı yüzleri görmekten sıkılmadınız mı?’’ sloganı ile siyasete girmezdim. Halkımızın siyasilere olan güveninin sarsılmasının temel nedeni vaatlerin yerine getirilmemesidir. Kimse alınmasın KKTC’nin Annan Planın’dan bu güne kadar aldığı yol bir arpa boyunu geçmez. Avrupa Birliğine gireceğiz dendi, yalan oldu. Rumlarla sorunu çözüyoruz dendi, yalan oldu. Eğitim adasına dönüşüyoruz dendi son dönemde açılan üniversitelerin bir çoğu fason kaldı. Otoyol yapıyoruz dendi otoyollar köstebek deliği dolmuş; her tarafı çukur –çukuru geçtik dizayn açısından timsah sırdı gibi bir aşağı bir yukarı savruluyorsunuz. Bu ve bunlara benzer bir çok nedenden ötürü halkımız özetle vaat edilenlerin yerine getirilmemesinden mütevellit mevcut siyasilere olan güvenini yitirmiş durumdadır.”
“Birçok siyasi kendine çalışıyor”
Şu anda mecliste görev yapan bazı vekillerin canla başla ülke için çalıştığını söyleyen Reşat Soylukal, yine de bu vekillerin sayısının çok azınlıkta kaldığını belirtti. Soylukal sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi bütün vekillerimizi zan altında bırakmak istemem ama birçoğunun halkımızın iradesini temsil ederek görev yaptığını hatırlamadığını düşünüyorum. Bir çok vekil yozlaşmış ve kararmış bir siyasi açıdan bakıyor Kıbrıs’a, bu nedenle halkın iradesinden çok kendi menfaatlerinin peşinde koşuyorlar. İşte kimisi gider inşaat izni çözer iki daire kapar, kimisi gider ne idüğü belirsiz yatırımcılara arsa kiralar avantasına bakar. Bunlar siyasi etikten ve sorumluluktan uzak davranışlardır. Bu davranışlar nedeni ile halkımızın siyasilere ve siyasete olan güveni de azalmış –beklentisi kalmamıştır. KKTC halkı geleceğine güvenle bakmak istiyor. Dolayısıyla bu güveni kurmak için güvenilir siyasiler, kendilerini temsil eden güvenilir insanlar arıyor fakat gelin görün ki mevcut yapıda bir çok siyasi bu güven çemberinden uzak tamamen kendi menfaatine çalışan bir duruş sergiliyor”.
“Meclis %80 oranında yenilenmeli”
Değişim yenilik ve cesarettir diyen Reşat Soylukal, meclisteki vekillerin birçoğunun değişmesi gerektiğini savundu. Soylukal, “Tam anlamıyla demesek de %80 oranında yenilenip dürüst siyasilerden oluşan bir meclis kurulması hele hele şu dönemde çok ihtiyacımız olan bir değişimdir. Değişimden korkmanın bir manası yok - değişim yenilik ve cesarettir” şeklinde konuştu.
“Kadın vekil sayısı yetersiz”
“Kadınlarımıza siyasette olan ön yargının kırılması gerekiyor diyen Soylukal, “Kadın ne anlar siyasetten gibi bir yaklaşım kadınımızın cesaretini kırar ve siyasete girmesini engeller. Bu yaklaşım ve anlayıştan vazgeçmemiz gerek. Kadınların analitik zekası erkeklerden çok daha yüksektir ve anne olma duygusu taşıdığı için kadınlarımızın yolsuzluk yapma ihtimali de –vicdanlarının el vermemesi nedeniyle daha azdır. Bakın İngiltere’nin en zor yıllarında Demir Lady vardı. Her ne kadar şikayet edilse de Birleşik Krallığın ayakta kalmasının temeli Margaret Thatcher’dır. Bir kadın olarak döneminde ne yolsuzluk görebilirsiniz ne rüşvet. Milli meselelerde gösterdiği kararlı duruş ve tavır sayesinde İngiltere güçlendi –elbette hataları oldu. Hatasız siyasetçi göremezsiniz bu nedenle siyaset iktidarı ve muhalefeti ile bir takım işidir. Esas mesele halk ve devletimizdir. Tek başına iktidar olan bir siyasi yapıdan başarı beklemeyin. Hatalarını örtbas eder tek başına iktidar olanlar. Yakın tarihte bunun bir çok örneği var. Dolayısı ile siyasette Kadın-Erkek, İktidar Muhalefet bir bütün halinde duruş sergileyerek toplam fayda yaratılabilir. Kadınımıza sen ne anlarsın demek kadar yobaz bir yaklaşım yoktur ve buna kesinlikle karşı olduğumu belirtmeliyim” dedi.
“Görüşmeler kesinlikle devam etmeli”
Rum tarafı ile yapılan görüşmeler konusuna da değinen Soylukal, “Görüşmelere gayet tabii devam edilmeli. Bakın siyaset yapmak –ister yerel ister uluslararası olsun; diyalog geliştirebilme ve netice alabilme sanatır. Popülizm yapıp Rumlar ile polemiğe giren siyasetçi taban siyaseti yapıyor, yani; oy peşinde koşuyor demektir. Rumlar ile diyalogda öncelikle birbirimizi tanıma yolunda atımlar atılmalıdır. Evvela iki tarafın isteklerinin tamamımın karşılanmayacağını anlaması gerekli. Şımarık çocuklar gibi seçim zamanı masalardan kaçmak ile, iki toplumun arasındaki sorunları derinleştirmek ile asla bir çözüm ve diyalog üretmezsiniz. Basitçe ifade edeyim bizim siyasilerimiz Rum Tarafı Yönetimini analitik olarak incelemiyor. Örneğin Rumların Başpiskoposu eğitmenleri gayrı resmi atıyor veya onay veriyor. Roma’da ki papa benzeri bir adam kalkıp üniversitelerde geziniyor ve bizim siyasilerimiz ‘yahu durun bir dakika bu laikliğe ve Avrupa Birliği ilkelerine aykırı’’ dahi diyemiyor. Bizimkiler Rumlar öyleydi böyleydi diyerek işi savuşturuyor. Bu mudur çözüm? Bu nedenle Rum tarafı ile yapılan görüşmelere yeni planlar değil önce bizim siyasilerimize siyaset yapmayı öğretmemiz gerekir” şeklinde görüş belirtti.
“Meclisimiz tam bağımsızdır maalesef diyemiyoruz”
KKTC Meclisinin tam bağımsız olup olmadığını sorduğumuz TKP Yeni Güçler adayı şunları söyledi: “Tam bağımsız olması zor bir durum çünkü ortaya koyduğumuz bir değer bir inovasyon yok. Bu nedenle kendi ekonomimizin moderatörü değiliz. Kendi ekonomisinin yöneticisi olmayan hiçbir toplum maalesef ne meclisinin ne de ülkesini tam bağımsız olduğunu söyleyemez.”
“Sadece kürsü dokunulmazlığı kalsın”
Vekil dokunulmazlıkları konusunda da görüşlerini açıklayan Soylukal, kürsü dokunulmazlığı haricindeki tüm dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana. Reşat Soylukal konuyla ilgili şunları aktardı: “Kaldırılmasından yanayım. Kaldırılsın ki kim ne halt etmiş meydana çıksın. Kim ne kadar rüşvet almış kim ne kadar yolsuzluğa batmış bilinsin. Bölgemizde öncü olalım ve dokunulmazlıkları kaldıralım bakın o zaman halkımızın siyasete ve siyasetçiye olan güveni nasıl artıyor hep beraber görelim.”
“Bağımlılıklarla mücadele etmeden önce kaynağı ve meselenin özünü görmek lazım”
Ülkemizde kullanımı çok küçük yaşlara kadar düşen yasaklı madde kullanımına da değinen Reşat Soylukal, “Bağımlılıkların psikolojik bir evresi ve oluşum süreci vardır. Sigmund Freud bağımlılıkları toplumsal sorunlardan kaçış olarak görmekte ve bir çok bilim insanı buna katılmaktadır. Bu ne demektir? Bağımlılıklarla mücadele etmeden önce kaynağı ve meselenin özünü görmektir. Biz mücadeleyi ifşa etme üzerine kurduk. Bir gencimiz esrar kullanımından yakalanıyor onu gazetelerde manşet edip bu da yetmez gibi toplumsal bir baskının göbeğine yerleştiriyoruz ve bırakmasını bekliyoruz, kusura bakmayın ama bu ütopik bir beklentidir. Neden içtiğini anlamak ve rehabilite etmek yerine ortaçağ teknikleri ile ifşa ve toplumsal baskıya maruz bırakarak bu sorunla baş edemeyiz. Mücadele noktasında bizim insanlarımızı anlamamız ve neden kullandıklarını çözmemiz gerekmekte. Yoksa dilediğiniz kadar savaşın bu savaş bitmez. Bir birey neden bağımlı olur niçin bu yola başvurur evvela bunun üzerine yoğunlaşmalı ve tespit edilen kullanıcıları ifşa etmeden toplum baskısına bırakmadan tedavi edip rehabilite etmeliyiz. Uyuşturucu veya diğer bağımlılıklar ile mücadele de tamamen yeni teknikler uygulayarak çözüme gitmeliyiz. Siz insanlarımızı bastırarak, onları ifşa ederek asla bir soruna çözüm üretemezsiniz” dedi.
“Daha adil bir yargı sistemi”
Yasaların ülkede yaşayan tüm vatandaşlar için aynı şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan TKP Yeni Güçler Milletvekili adayı, vekil seçilmesi halinde ilk icraatının daha adil bir yargı sistemi için çalışmak olacağını söyledi. Geçmişten bu güne kadar yargı sisteminin kişilere göre farklı farklı yorumlandığını belirten Soylukal, bunun kabul edilemez bir durum olduğunu söyledi.