Açıklama şöyle:

Suriye’de 10 yıldan fazladır süren bir iç savaş söz konusudur. Özellikle Türkiye sınırında, Türkiye’yi de tehdit eden cihatçı örgütlenmeler uzun süre bölgeyi kontrol etti ama Türkiye bunları bir güvenlik sorunu olarak tanımlamadı. Arka arkaya birçok ülke ve kurum tarafından terörist ilan edilen bu cihatçı yapılanmaları Türkiye uzun süre “ılımlı” muhalefet diye tanımladı. Kürtler ve bazı Arap aşiretlerinin bölgede yeni bir idare kurmaları ve kurulan bu idarenin Türkiye’ye karşı direk herhangi bir tehditti olmamasına rağmen, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal sorunlarının da bastırılması amacını da içerecek şekilde Suriye’ye gene cihatçı örgütlerden geriye kalanlardan oluşturdukları milislerle beraber işgal başlatılmıştır.

YKP, bundan önce de defalarca söylediği gibi Ortadoğu’daki tüm askeri müdahalelere, işgallere karşıdır, tüm yabancı orduların geri çekilmesini talep eder…

YKP, Türkiye’nin operasyonundaki davranışlarının Kıbrıs bağlamında da değerlendirilesi gerektiğine inanır. Masada çokça konuşulan güvenlik ve garantörlük konusundaki kaygılarımızı Suriye operasyonu haklı çıkarmıştır. Türkiye’nin uluslararası hukuğu, antlaşmaları kabül eden bir pozisyonu olmaması, güvenlik kavramını kendince yorumlayıp dayatma yapmasından öğreneceklerimiz var, Kıbrıs sorunun görüşmelerindeki güvenlik tartışması bu nedenle basit ve masum bir konu değildir.

YKP ayrıca tanınma ve tanıtma konularının da Suriye operasyonu üzerine yapılan açıklamalara verilen TC yetkililerinin tepkilerini de önemli bulur. “kktc” diye bağımsız bir devlet yoktur, TC’nin en üst yetkilileri de bu yapıyı kendilerinin yarattığını, nasıl kullanmak isterlerse öyle kullandıracaklarını açıkça bir kez daha itiraf etmişlerdir. “kktc”’nin ayrı devlet olduğu iddiası, sırf burda muhalif olanlara karşı fiziki ve sözlü şiddet uygulamak için kullanılan bir araçtır. Ayrı devlet fikrinin gerçekte olmadığının Tayyip Erdoğan başta olmak üzere TC’yi yönetenlerin önemli kısmı son 48 saatte bir kez daha net olarak altını kalınca çizmiştir. İşin ilginç yanı biz, olmadığını söylediğimizde kktc’nin varlığını “çoşku” ile savunanlar, Tayyip’in olmadığına dair açıklamalarını alkışları ile gene “coşku” ile selamlamışlardır. Meşhur söz evrim geçirmiş ve “kandır çocuğu da tanınma” istesin halini almıştır, kanmıyoruz, yaşananları görüyoruz, Kıbrıs’ın kuzeyinde oturulan makamların esas sahibi TC devletidir, mülk sahibi ne emrederse esas politika odur, son 48 saatteki açıklamalar bize bunu bir kez daha hatırlatmıştır…

Suriye’de yaşananlar, Kıbrıs’ta olanlar defalarca bize Türkiye’nin istirdat politikasının canlı olduğunu göstermektedir. Bunun fark edilerek siyaset geliştirilmesi gerekmektedir.

YKP’nin buradaki makamların TC yönetimlerinin kontrolünde olduğunu söyleyerek, 30 yıl önce “talimatla yönetilmeye hayır bu memleket bizim, biz yöneteceğiz” diyerek kurulduğunu hatırlatırız, görüşlerimizi aynen korumaktayız. YKP’nin kurulduğu 1989’da, “TC ye karşı bir siyasi parti kuruldu Kıbrıs halkı bunlara gereken cevabı verecek” sözleri ile bugün yapılan açıklamalar arasındaki paralellik devam ediyor, TC hükümetleri değişiyor ama tehditlerin üslubu aynen devam etmekte. Afrika Gazetesi linç olayında da aynı tehditti savurdular, provokasyonu teşvik ettiler.

YKP, TC yetkililerinin savaşa karşı barışı destekleyen açıklama yapan herkesi hain gösterme ve barış isteyenlere hakaret yağdırma alışkanlıklarını sürdürmelerini reddeder, barışı savunmaya devam edeceğini vurgular…

YKP bir kez daha tüm işgallere karşı olduğunun, tüm yabancı orduların hem şimdi çekilmesi gerektiğinin altını çizer…

YKP bölgemizde ve dünyada barış için mücadele etmeye, mücadele edenlerle dayanışmaya devam edecek…