
Emre Değirmencioğlu’ndan günlük ekonomi yorumu
İktisatbank Hazine Grup Müdürü Emre Değirmencioğlu’ndan günlük ekonomi yorumu:
Günaydın. Mutlu, huzurlu ve her şeyden önce sağlıklı bir gün olması dileğimle
· ABD vize krizine yönelik buzların eridiği yönündeki ilk algı, TL üzerinde iyimserlik yaratsa da, etkisi kısa soluklu oldu. Karar bildirisinde yer alan uzlaşmazlık, Türk Mali piyasaları üzerinde yeniden satış baskısı kurdu
· Başbakan Yıldırım çeşitli temaslarda bulunmak üzere ABD’ye gitti. Başkan Yardımcısı Pence ile normal şartlarda bugün yapılacak görüşmenin Perşembe gününe ötelendiği bildirildi
· Bir önceki gece 3,82 seviyelerinin diplerine kadar gevşeyen USD/TL, dün devam eden politik ve siyasi soru işaretlerine ve başta Rus Rublesi olmak üzere gelişmekte olan ülke para birimlerindeki satışlara ayak uydurarak gece 3,8970 seviyesini test etti
· USD/TL kurunun çok kısa bir zaman diliminde 3,92 – 3,94 zirvesini yeniden test edilebileceği düşünüyoruz
· Özellikle, 27 Kasım tarihinde ABD’de görülecek Zarrab davası öncesinde tansiyonun daha da artabileceğini düşünüyoruz
Kurun gelmiş olduğu seviyeye karşı ilk rahatsızlığını Rezerv Opsiyon Katsayısında yaptığı değişiklik ve reeskont kredilerinin TL olarak ödenebilmesine imkan tanıyarak gösteren TCMB, ilaveten, Türk mali piyasalarında diplomatik kriz olarak ele alınan vize konusunda buzların erimeye başladığı yönünde algılanan sınırlı da olsa vize kabulünün yarattığı iyimserlikle birleşerek Türk mali piyasalarında 24 saatten az da olsa soluklanma yarattı. TCMB hamlesi ve vize haberlerine ilk tek olarak USD/TL kuru 3,89 seviyelerinde 3,82’nin diplerine kadar gerilerken, benzer bir şekilde, Borsa cephesi de bankacılık sektörü önderliğinde coşkulu alımlara tanıklık etti. Faiz cephesinde ise 2 yıl vadeli gösterge tahvil, söz konusu gelişmelere sınırlı da olsa bir geri çekilme yaşayarak cevap verdi. Bu iyimser havanın, bir önceki gece, karşılıklı olarak açıklanan bildirgelerde sanıldığı üzere tam bir uzlaşma içermediğinin anlaşılması ile, piyasalar cephesindeki iyimserlik de kısa bir sürede kaybolarak alımlar yerini yeniden satışlara terk etti. Dün sabah saatlerinde güne 3,83’lü seviyelerden başlayan USD/TL kuru, gece geç saatlerde 3,8970 seviyelerine kadar yükselerek piyasada var olan kırılganlığı da teyit etti. Aslında bir adım geriye çekilerek baktığımızda, Türk mali piyasalarında yıl boyunca kafa karışıklığının hep koruduğunu görüyoruz. Yıla ciddi anlamda satış baskısı ile başlayan, kurun 3,94 seviyesine yükselmesi ille TCMB’nin Geç Likidite Penceresi gibi standart dışı bir ceza kapısı üzerinden sıkılaştırmaya giderek bu uygulamayı politika faizi gibi kabul ettirmesinin yarattığı sancılı süreci bir noktada kanıksayan Türk Mali piyasaları, bu sefer de artan işsizdik ve düşen büyümeye karşı maliye politikalar ekseninde yaşanan gevşek duruşun sıkı para politikası ile birlikte ele aldığında, aslında hükümetin önceliğinin enflasyon yerine büyüme olduğu algısını pekiştirdi. Yılın ilk çeyreğinin atlatılması ardından, ABD’de Trump’ın basiretsiz politikalar ve ABD’de canlanan ekonominin bir türlü enflasyon üretememesine paralel FED’in güvercin duruşu, düşük dolar endeksi ve gerileyen ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin rüzgarını arkasına alan küresel risk iştahı, Eylül ayının 11ine kadar tüm risklere gözünü kapayarak, Türkiye’nin sunmuş olduğu ağız sulandırıcı nominal faize koşarak gelerek, TL ve TL cinsi yatırım araçlarına park ettiler. Yılın büyük bir kısmında, bu yoğun pozisyonlanmanın nemasını da aldıklarını söyleyebiliriz. Kurun Ocak zirve olan 3,94 ardından Eylül 11’de 3,3890 seviyesine kadar geldiği, borsanın 110bin seviyesini aştığı, faiz cephesinin ise yüksek borç çevirme nedeniyle yüksek seyrettiği bir döneme hep birlikte şahit olduk. Peki bu dönem zarfında Türkiye ekonomisinin hiç mi problemi olmadı. Elbette oldu. Lakin yurtdışında mevcut ucu bucağı olmayan likiditenin, ne enflasyonu, ne TCMB’nin para politikasının gevşek ve sıkılığını ne ultra gevşek maliye politikasını ne de siyasi riskleri göz önüne aldı. Yurtdışında esen risk iştahı, ılımlı büyüme teması, düşük enflasyon ve destekleyici merkez bankası para politikaları ile gelişmekte olan ülke para birimlerine saldırarak, Türkiye’nin ağız sulandırıcı getirisine sığınarak kuru da 3,38’li seviyelere kadar gevşemesine neden oldu. Yılın artık son çeyreğine girmemiz ile birlikte, yabancı fonların kar zarar hesaplarının da yavaş da olsa zamanı gelmesi ile, masa üzerine çıkarılan riskler, bir anda göze batamaya başladı. Kasım 2016 % 7 olan TÜFE enflasyonun Ekim ayında son 9 yılın zirvesine geldiği ve % 12’ye dayandığı görüldü. Çekirdek enflasyonun Ocak 2004’ten bu yana, Üretici Enflasyonun ise 2008 Temmuz’dan bu yana en yükseğe geldiğine şahitlik edildi. ABD vize krizi, Almanya ile ilişkilerin gerilmesi, kredi musluklarının kısılacağı, Türkiye bankalarına ceza geleceği, Kuzey Irak referandumu… derken artan siyasi, politik ve jeopolitik risklere, ABD’de kıpırdayan ve bir anda % 2,45 seviyelerine yükselen 10 yıllık faizler de eklenince, yabancı fonlar karı cebe koymaya başladı. Trump’ın ilk siyasi başarısına imza atarak vergi reformunu geçirebileceği, bunun bütçe açıkları üzerinde yaratacağı açıklara ve artacak enflasyona karşı FED’in faiz oranlarının daha hızlı artabileceği hatırlandı. Tüm bu gelişmeler, dolar endeksini 91 seviyesinden hızla 95 seviyesine iterken, EUR/USD paritesi 1,20’li seviyelerden süratle 1,15’li seviyelere geldi. Bir anda yıl sonu hesapların gözden geçirildiği bir ortamda tüm bu göz ardı edilen risklerin hatırlanması ile döviz bozup TL alan yatırımcılar, dövizlerini geri isteyince, 2 yıl vadeli gösterge faiz % 13,50 ile 2009 senesinden bu yana en yüksek seviyeye yükselirken, USD/TL kuru 3,90 seviyelerinin kıyısında seyretmeye başladı.
Özellikle, hafta sonu Suudi Arabistan cephesinde meydana gelen saray darbesi ardından bölgede suların ısınması ile petrol fiyatlarının yukarıya gittiğini hep birlikte gördük. Net enerji ithalatçısı olan ve enflasyonun zorlu bir süreçten geçtiği bir noktada, gerek dövizin yukarı yönlü bir seyir izlemesi, gerekse petrolün yükseliş trendine girmesi, pompa fiyatlarına yansıyarak Türkiye’nin enerji faturasını kabartarak cari açığı daha da artıracak bir etki yaratacağı beklentisi de makro anlamda enflasyon üzerinden ilave negatif bir girdi olarak ön plana çıkıyor. Dün petrol fiyatlarının yüksek seyrinin yanı sıra, Rus Rublesi, Güney Afrika Rand’ı ve Brezilya Real’i % 2 civarında değer kaybı ile ön plana çıktı. Yabancı yatırımcıların yıl sonu pozisyon kapama isteğinin bir parçası olarak görülen bu davranışın, ilerleyen günlerde de devam edebileceğini düşünüyoruz. USD/TL kurunda, özellikle 27 Kasım tarihinde görülecek Zarrab davasının yaratacağı ilave kırılganlığa paralele, kur cephesine 3,94 zirvesinin tekrar hedefleyebileceğinin düşünüyoruz. Faiz cephesinde ise amansız yükseliş de piyasalarda endişe ile takip ediliyor.
Yeni güne başlangıcında ise göreceli olarak sessiz bir piyasa görüyoruz. Makro ekonomik veri takviminde bugün önemli bir veri görünmüyor. Öte yandan, jeostratejik, politik ve siyasi gündemin ise oldukça yoğun olduğunu görüyoruz. Başbakan Yıldırım’ın ABD ziyareti, Suudi Arabistan – İran arasında tırmanan gerginlik ve Trump’ın Asya ziyareti önem arz ediyor. Riskli pozisyonlardan uzak durulması, temkinli ve tedbirli duruşu elde bırakmamak gerektiğini düşünüyoruz.
Emre Değirmencioğlu (@emredegirmenci5)
Grup Müdürü • Group Manager
Hazine Bölümü • Treasury Department
HABERE YORUM KAT