1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Kuran'da diktatörler nasıl anlatılıyor
Kuran'da diktatörler nasıl anlatılıyor

Kuran'da diktatörler nasıl anlatılıyor

Firavun diktatördür, çünkü halkını ezdiği gibi, ezici siyasetini de iktidarına destek olan sınıflara dayandırmıştır.

A+A-

Bütün peygamberler devrimci, halkçı, haksızlığa itiraz edici, adalete yönlendirici ve görevlerinden dolayı ücret istemeyen vasıflarla toplumlara seslenmişlerdir.

Kur’an, “Adaletsiz ve baskıcı iktidar sahibi” tanımında Musa’nın muhalifi olan firavununu örnek vermiştir. Döneminin faşist diktatörü firavunun iktidarını üç belirgin güç odağı ayakta tutmakta olduğunu haber vermiştir.

Firavun faşisttir, çünkü Mısırlıları köle İbranilerden tartışmasız üstün tutmuştur.

Firavun diktatördür, çünkü halkını ezdiği gibi, ezici siyasetini de iktidarına destek olan sınıflara dayandırmıştır.

Firavunluk sisteminin, yani despot yönetimlerin üç önemli ayağının “Azgın iktidar gücü, yandaş şımarık zengin sınıf ve Hâmân adı verilen din adamları”şeklinde oluştuğunu gözler önüne seren Kur’an, siyasi tarihte diktatörlüklerin vazgeçilmez üç özel mayasını ihbar etmiştir.

 “Firavunluk/ Diktatörlük” sisteminin ayaklarına sırasıyla bakalım…

 

Azgın İktidar gücü: Kanunları kendi çıkarına göre çıkaran, gösteri yapmak istediğinde muhalifi Musa’yı sarayına kabul eden ama onun karşısında mahcup olduğunda daha da zalimleşen, kanatları altına “şımarık ve yandaş kapital sahibi şımarık zenginler ile Hâmân diye bilinen din sınıfının godamanlarını yerleştiren, zaten bütün bunlardan ötürü “dünyevi ve tanrısal otoriteyi temsil”iddiasıyla rakiplerini sindiren özelliktedir.

Yandaş Şımarık Zengin Sınıf: Firavunların maddi iktidarını sürdürmek, sağlamlaştırmak ve reklamını yapmak üzere görevlendirilmiş, firavunlar için olmazsa olmaz kapital baronlarıdır.

Hâmân adı verilen din adamları: Firavunların manevi iktidarına zırh olmak amacıyla, din sohbetleri, fetvaları ve konferans etkinlikleriyle zalimliğe din maskesi giydiren zümredir.

Firavunluk bir yönetim anlayışıdır.

Musa zamanındaki adı firavunluktur ama sonraki dönemlerde bu yönetim anlayışına “diktatörlük, istibdat, faşizm” gibi birçok sıfat kullanılmıştır.

Firavunların adı değişmiş, zavallı bedenleri toprağa karışmıştır, ancak onların acımasız zihniyeti başka bedenlerde ve değişik isimlerde kendine yer bulmuştur.

Firavunluk zulmünün karşısına Musa geçmişti.

Onun elinde ne iktidar gücü ne para pul ne de kendine alet edeceği bir mukaddesatçı tanrısal zümre vardı.

Musa’nın elinde sadece bir asa (değnek), yanında mazlum bir halk vardı. Onu destekleyen din adamı olarak yalnızca fakir kardeşi Harun vardı.

Musa’dan sonra Roma’nın ve Kudüs’teki hahamların sömürüsüne başkaldıran İsa geldi.

İsa’nın elinde ne zenginlik ne yandaşlık ne din bezirgânı sahtekârlar vardı.

İsa’nın sadece öğütleri ve sevgi dolu mesajları vardı.

İsa’dan sonra Muhammed geldi.

Muhammed’in elinde ne Mekke’deki putperest liderlerin ayrıcalıklı kimliği ne insanları esir eden parasal güç ne de dünya ve ahirette torpilli grupları kurtaracağına dair vaatleri vardı.

Muhammed’in, sömürücülere karşı “Hayır” diye itiraz ettiği ve Kelime-i şehadetin başında yer alan bir LÂ sözü, düşmanlarına bile esirgemediği güleryüzü ve haksızlıklara isyan etmesini vasiyet ettiği cengâver Ali’si ve Kerbela’da firavunun askerlerince şehit edilen torunu Hüseyin’i vardı.

Tarih bilimi bazen rölatiftir, yani yorumlayan kişiye göre yazılabilmeye müsaittir ama sonuçta tarihin diyalektiğinde değişmeyen gerçek şudur, “Sonunda diktatörler kazanmaz, haklılar ve ezilenler kazanır”

Sonunda firavunlar kazanmaz, Musa’lar kazanır.

Sonunda Romalılar ve hahamlar kazanmaz, İsa’lar kazanır.

Sonunda Ebu Cehiller ve Muaviye ile Yezidler kazanmaz, Muhammed’ler kazanır.

Nazif Ay

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.