1. HABERLER

  2. SAĞLIK

  3. LAÜ’de “Nedenleri ve Sonuçlarıyla Diyabet” paneli yapıldı
LAÜ’de “Nedenleri ve Sonuçlarıyla Diyabet” paneli yapıldı

LAÜ’de “Nedenleri ve Sonuçlarıyla Diyabet” paneli yapıldı

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Kıbrıs Türk Diyabet Derneği tarafından “Nedenleri ve Sonuçlarıyla Diyabet” konulu panel düzenlendi.

A+A-

Panel, Kıbrıs Türk Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca ve LAÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ruhi Selçuk Tabak’ın açılış konuşmaları ile başladı.

İlk oturumun moderatörlüğünü Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevin Aktaş’ın yürüttüğü panelde, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uz. Dr. Hasan Sav “Hipoglisemi ve Ötesi”, Yrd. Doç. Dr. Tuba Çiğdem Günebak “Diyabet Kapıda... Ne yapmalı?”, Yrd. Doç. Dr. Nazal Bardak “Beslemenin Diyabeti Önlemedeki Yeri” konulu sunumlarını gerçekleştirdiler.

Moderatörlüğünü Prof. Dr. Ruhi Selçuk Tabak’ın yürüttüğü ikinci oturumun programında ise, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Dr. Umut Maraşuna “Ara Öğün Gerekli mi? Nerede? Ne Zaman?”, Yrd. Doç. Dr. Anıl Evrim Güngör “Diyabetin Getirdikleri-Götürdükleri”, Dr. Fzt. Nuray Elibol “Egzersiz ve Etkileri” konulu sunumları ile katılımcıları bilgilendirdiler.

Diyabetin her geçen gün hızını artırarak devam ettiğini ve diyabetin kontrol edilmesinin iki anlam taşıdığını söyleyen Arca, bunları diyabet olmuş kişilerin diyabetlerini kontrol edip komplikasyonlar gelişmesini önleme çalışmaları, diyabet ve diyabetli yakınlarının yaşam kalitesini yükseltme çalışmaları olarak sıraladı.

Tabak, diyabetin günümüzün en önemli sorunlarından biri olduğunu, birçok organı iş göremez hale getirdiğini söyleyerek, ölüm nedenlerinin başında diyabetin görüldüğünü ifade etti.

“Bilimsel gelişmelerin ışığında güncellenmiş bilgileri, öğrencilerimize vermenin yanında, bu bilgileri topluma da yansıtmak, toplumla bağ kurmak üniversitemizin misyonudur” diyen Aktaş, panelde dünya genelinde her yaş grubu için, giderek tehdit oluşturacak boyutta artan, bulaşıcı olmayan kronik bir hastalık olan, diyabet hastalığına ilişkin bilgilerin paylaşılacağını söyleyerek oturumu başlattı.

Hipoglisemiyi, kan şekeri düzeyinin belirti ortaya çıkaracak kadar düşmesi olarak tanımlayan Sav, şeker düşmesinde önemli olan etmenlerin; düşük serum kan şekeri, semptomlar ve şeker alınması ile semptomların düzelmesi olduğunu söyledi. Sav, diyabetli ve diyabetli olmayan bireylerde hipoglisemiye fizyolojik yanıt, normal bireylerde hipoglisemiye yanıt konularında detaylı bilgiler aktardı.

Günebak, diyabette beslenme programı planlarken bireyin beden kitle indeksi (B.K.İ), fiziksel aktivite düzeyi, tıbbi öyküsü ve tedavisi, laboratuar bulguları, sosyo-ekonomik durumu, yaşam tarzı değişimine istekliliği değerlendirildiğini belirtti. Ayrıca Günebak, diyabette beslenme eğitiminin, beslenme tedavisinin önemine değindi.

Son yıllarda giderek artan obezitenin sağlıklı beslenme ile önlenebileceği ve yaratacağı komplikasyonların başında diyabet olduğuna dikkat çeken Bardak, “Artmış obezite, dolaşımda artan serbest yağ asitlerinin de oluşmasıyla karaciğer ve böbrek gibi organ harabiyetleri ve sonucunda diyabet oluşumuna zemin hazırlamayı beraberinde getirmektedir” dedi. Bardak, diyetisyenlerin tedavi edici fonksiyonlarının yanında koruyucu hekimlikte en önemli aşamanın da kronik hastalıkların komplikasyon olarak oluşmasını engellemek olduğunu söyledi.

Maraşuna, kanıt yetersizliğinden dolayı halen ana öğün ve ara öğün sayısı ile ilgili net bir önerinin olmadığını, mevcut kanıtlar ışığında ara öğün önerilerinin bireyselleştirilmesi ve gereksiz yere verilmemesi gerektiğini dile getirdi.

Güngör, diyabetin; toplumda geniş bir popülasyonu ilgilendiren, düzenli tedavi edilmezse, ciddi organ kayıpları ve erken mortaliteye neden olabilen kronik bir hastalık olduğunu belirtti. Her yıl, yeni diyabet sayısının 7 milyon, diyabet komplikasyonlarından ölen sayısının ise 4 milyon olduğunu söyleyen Güngör, “Her 10 dakikada 1 kişi diyabete bağlı nedenlerden ölüyor, 2 kişide ise diyabet gelişiyor” dedi.

Elibol, diyabette egzersizin, Glut-4 (Glukoz taşıyıcı tip 4) taşıyıcılarını hücre zarında glukozun hücreye taşınmasını arttırdığını ve bu süre zarfında insülin gerektirmediğini, zamanla hücrelerin insüline duyarlılığını arttırdığını, kan dolaşımındaki lipidlerin kompozisyonunu değiştirdiğini ifade etti. Elibol, diyabette egzersizin riskleri, önerilen egzersizler, uygun egzersiz programları hakkında örnekler vererek katılımcıları bilgilendirdi.

Panelin sonunda Aktaş tarafından  Sav, Günebak ve Bardak’a; Tabak tarafından ise Güngör, Maraşuna ve Elibol’a teşekkür belgesi takdim edildi. Ayrıca Kıbrıs Türk Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca tarafından ise tüm konuşmacılara dernek adına teşekkür belgesi verildi.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.