1. HABERLER

  2. EKONOMİ

  3. “Toplum kaderine terk edildi. Böyle bir kriz yönetimi olamaz”
“Toplum kaderine terk edildi. Böyle bir kriz yönetimi olamaz”

“Toplum kaderine terk edildi. Böyle bir kriz yönetimi olamaz”

Ekonomi uzmanı ve akademisyen Doç. Dr. Hüda Hüdaverdi, ülkede yaşanan ekonomik kriz, dövizdeki artış, yapılan zamlar ve hükümetin ekonomi politikaları ile ilgili Haberatör Gazetesi’ne çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

A+A-

Haber: Tuğçe Özbahadır/Mehmet Eş

Ekonomi uzmanı ve akademisyen Doç. Dr. Hüda Hüdaverdi, ülke ekonomisinde yaşanan kriz, hayat pahalılığı ve yapılan zamlar ile ilgili Haberatör Gazetesi’ne çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Hüdaverdi, ülkemizde yaşanana ekonomik krizin ekonomik yapıdan kaynaklanan değil, Türkiye’nin şu anda ABD ile yaşadığı siyasi savaşın sonucunun bir ürünü olduğunu söyledi. Hüdaverdi, “Dövizin artmasıyla ilgili önce herkesi bilmesi gerektiği şudur; Bu bir ekonomik yapıya dair bir sıkıntı değildir. Ekonomik dengesizlik değildir. Bu bir siyasi dengesizliktir. Siyasi sorunlar ortaya çıkar ve ekonomiyi etkileyen bir faktördür. Türkiye’nin şu anda yaşadığı aslında siyasi savaşın sonucudur. Bunu net olarak herkes biliyor, herkes söylüyor. Ama bunu uygulamakta önemli. Şimdi Türkiye öyle yapıyor.” Dedi.

EKONOMİ, ZITLIKLAR İLE ÇÖZÜLECEK BİR BİLİM DEĞİLDİR.

Türkiye hükümetinin faizleri artırmamakta ısrar edici oluşunda yanlış yaptığına dikkat çeken Hüdaverdi, “Döviz artışının yaşandığı ilk anda hemen Merkez bankası devreye girip faizleri artırmış olsaydı, bugün yaşadığımız kadar büyük bir ekonomik sıkıntıya düşmeyecektik. Çünkü orda zıtlaşma yaşandı. Ekonomi zıtlıklar ile çözülecek bir bilim değildir. Bunlar uzlaşı ile çözülebilecek bir bilimdir bahsediyoruz. Ve çok önemlidir ki bu bir uzlaşı sanatıdır aslında. Dengeleri koruma sanatıdır. Ne kadar bütün dengeleri koruyabiliyorsak, o kadar verimli o kadar güçlü bir ekonomin vardır. Bunu da zaten hep beraber gördük ve yaşadık. İnatlaşma ile faizlerin artırılmaması ve bu sürecin uzaması Türkiye’yi ve dolayısıyla KKTC’yi muhteşem etkiledi.” Dedi.

KRİZE MÜDAHELE DE ÇOK GEÇ KALINDI.

Dövizdeki artıştan Türkiye’nin bizden çok daha az etkilenmiş olduğunu da dikkat çeken Hüdaverdi, “ Çünkü Türkiye TL kullanan bir ülkedir. Yani aktivitelerin %90’ı TL bazındadır. Halbuki Kıbrıs tam tersine %90 dövize endeksli bir sistemdir. Yani kira, araba satımı, ev satışı, nerdeyse her şey dövize endeksli yapıldığından dolayı biz ekonomik krizi Türkiye’den çok daha fazla yaşıyoruz. Çok daha derinden hissediyoruz.  Burada da aynı olay yaşandı, çok geç kalındı.” İfadesini kullandı.

Hüdaverdi şöyle devam etti;

Günlerce biz çağrı yaptık, televizyonlardan çağrı yaptım; “tatili bırakın, gelin, meclisi geçin acil olarak toplanın ve hemen bir kriz masası oluşturarak kısa vadeli, yangını hemen söndürmek amaçlı tedbirler alın” diye çağrı yaptım. Uzun vadeli tedbirler daha sonra da alınabilirdi ama kısa vadeli tedbirlerin derhal alınması gerekirdi. Bütün siyasi partiler bir araya gelecekti, sadece hükümet değil. Muhalefetiyle ve sivil toplum örgütleriyle, ekonomi örgütleriyle, Ticaret Odası ve Sanayi Odası gibi topluluklarla bir araya geleceklerdi.

Bunlarla hepsi bir araya gelip bir çözüm bulunacaktı. Onlara da denecekti ki, işte otuz tane madde sıralayın, zaten bu maddelerin yirmisi ortak olacaktı. Demek ki onun üzerinde uzlaşı sağlandı demek olacaktı. Bu ortak olan maddelerin hemen hayata geçirilmesi bilhassa kendi siyasi politikalarıyla, kendi siyasi iradelerine dayalı da gerisini şekillendirebilirlerdi. Bu da yapılmadı, çok geç kalındı. Ama işte, kira sözleşmelerine bir tedbir alındı bu yeterli mi tabi ki de hayır.  En başında da bahsettiğim gibi dengeler olayı var.

Peki, bu defa ne atlatıldı? Bu defa da bankalara borçla evini alıp da kiraya veren insanlarda mağdur oldu. Dolayısıyla o denge yine bir şekilde bozulmuş oldu. Burada bu dengeleri koruyarak, yani A gruba ben bunu yaparken B gurup da bundan zarar görmesin gibi bir politika uygulamalıydılar. 

 

TÜRKİYE İLE EKONOMİK ENTEGRASYONA GİRİLEBİLİNİRDİ

Hükümetin almış olduğu önlemlerin yetersiz olduğuna işaret eden Hüdaverdi, “Alternatif projeler vardı, defalarca söylemiştik. Vergi, veyahut efendime söyleyeyim şundan kestim, bundan kestim, böyle küçük küçük kesintilerle insanların akıllarını allak bullak olduğu şeylerle uğraşılacağına, bence direk Türkiye’yle görüşüp bu ekonomik krizde fırsata dönüştürülüp bir ekonomik entegrasyona girilebilirdi. Yani Türkiye ile KKTC arasındaki gümrükler kaldırılırdı, sıfırlanırdı. Bu mümkündü. Hatta ben bunu daha önceki hükümet dönemlerinde Türkiye ile görüştüm, burada siyasi entegrasyon diye bağırdılar ki hiç alakası bile yoktu. Bugünkü iktidar beyefendileri bunu bağırdı ve o gün biz ülkeye ekonomik entegrasyonu anlatamadık.” dedi.

Türkiye ile Ekonomik entegrasyonun ülkemizin herhangi bir iradesinden yada siyasetimizden entegrasyondan bahsetmediğine vurgu yapan Hüdaverdi, “Bizim söylediğimiz aynen Avrupa Birliği’ndeki ülkeler gibi. AB’de gümrük anlamında ülkeler arasında hiçbir duvar yoktur. Ben ürünlerimi üretiyorum, hiçbir ek masraf olmadan Türkiye’ye satabiliyorum ki benim üreticimde satabilsin. Benim üretimim çok az olduğundan dolayı belki de ürettiklerim Mersin’den öteye geçmeyecek ama üreteceğim. Ve bir pazarın var, 80 milyon Türkiye. Tam tersi bize gelen bu kadar ithal ürünün büyük bir kısmı Türkiye’den geldiği için, bizim de Kıbrıs’taki satın alacağımız ürünlerde otomatik olarak ucuzlama olacaktı. Tek fark taşımacılık olacaktı. Onun dışındaki her şey aynı kalacaktı. Dolayısıyla taşımacılık eklenerek bugün benim ülkemdeki enflasyon çok daha düşük seviyelerde olacaktı. Bugün bizim ülkemizdeki yaşanan işte “yok marketleri denetleyecektim de öbürü ucuz sattı diğeri pahalı sattı” gibi konuları biz bugün konuşmamış olacaktık. Kimseye bireysel bu işlemden çıkar sağlama kapılarını açmayacaktık.” İfadesini kullandı.

ÜLKEDEKİ DENETİM EKSİLİĞİ EN BÜYÜK SORUN

Ülke olarak en büyük sorunumuz ülkedeki denetim eksikliği olduğuna vurgu yapan Hüdaverdi, “ Denetleyemeyeceğin bir mekanizmadan verim alamazsın. Hangi yasayı istersen geçir, hangi tedbiri istersen al, denetim yoksa bunun sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Ekonomide hedeflenen amaca ulaşmak mümkün değildir. Hükümet olarak yaklaşık iki yıldır hiçbir denetim yapmıyorsun, sen bugün bir firmanın kaç para kazandığını bilmiyorsun ama sen bugün bir firmayı denetleyip de acaba şu anda “ben indirdim KDV’yi de düşük KDV alıyorum ’un cevabını arıyorsun? Öyle bir bilgi, data senin elinde yok ki. Sen bunları neye göre mukayese edersin? Örneğin bir restoran, KDV indirimi, insanlar restorana gitsin. Ama en yüksek vergi dilimi de içki, alkol. Vatandaş restoranta neden gidiyor? Hangisi? Ucuzlatıyor musun yoksa pahalılaştırıyor musun? Biri biriyle çelişen karalardır bunlar. Dolayısıyla bırakın adamı varsın gitsin veya alkol ve sigara artsın, artmasın demiyorum ama attığımın biri, diğerini yok etmemeli.

HÜKÜMETTE HER KAFADAN BİR SES ÇIKIYOR. BÖYLE BİR KRİZ YÖNETİMİ OLAMAZ.

Ekonomideki marifet, çelişen kararlar değil, biri birini tamamlayıcı kararlar almaktır açıklamasında bulunan Hüdaverdi, “Mesele bütün dengeleri düşünerek o kararı almaktır. Şimdi bizim hükümetimizde yaşanan en büyük sıkıntıya geliyorum. Her kafadan bir ses çıkar. Böyle bir kriz yönetimi olamaz. Farklı partinin, farklı başkanı, farklı bir açıklama yapıyor. İnsanlarımızı daha da bir güvensiz durumuna düşürüyor. Şu anda görüyorum ki toplumumuz gerçekten sanki şu anda bir hükümetimiz yokmuş gibi bir hareket içerisinde. Bir irade yokmuş gibi. Toplumda sanki başıboş bırakılmış gibi bir mesaj var.

Hükümetin, “Döviz artsın, biz de zam yapalım” diyen bir anlayışla yönetildiğini söyleyen Hüdaverdi,” Ne kısa vade için ne de uzun vade için radikal kararlar alınmadı. Ekonomik entegrasyon bir karardır. Bankalarla ilgili de çok şey yapılabilir. Özelikle Türkiye’nin Türkiye Merkez Bankası’nı faiz anlamında kilitlemesi ve bizim Merkez Banka’mızın da tek bağlantılı Merkez Bankası olduğundan doğan sıkıntılar olduğundan dolayı Kıbrıs’taki faizler de artırılamadı. Dolayısı ile faizlerin artırılamamasından dolayı, Kıbrıs’ta bunun bedelini aynı şekilde faiz anlamında ödedi.

BİR AY SONRA DÖVİZDE TEKRAR YÜKSELME RİSKİ GÖRÜYORUM

Türkiye Merkez Bankasının faizleri arttırması sonrasında son bir haftadır gündür piyasada bir durgunluk, bir dinginlik olduğunu ve dalgalanmaların boyutunun azaldığını söyleyen Hüdaverdi, “Bu yeterli mi? Hayır. Ama en azından bir durağanlaşma yaşandı. Çünkü bu tedbir istenildiği kadar etkileyici olmadı. Belki bizi kısa bir müddet belki bir ay gibi bir süre içerisinde bu sevilerde tutacak. Ama bir ay sonra tekrar yükselme riskini ben görüyorum. O safhada ne olacak? O gün gecikilmemeli, anında faiz artırılmalı. Ve bu mesaj sürekli topluma verilmeli. Yani böyle bir artma durumunda faizin artırılacağı. Bu bir durdurucu, duraklatıcı bir unsurdur ekonomide.” Dedi.

Hükümetin, “Para politikasının enstrümanlarını ben kullanmıyorum. Ama ben para politikasını liberal ekonomiyi kalkındırmak için kullanıyorum” düşüncesinin yanlış olduğunu söyleyen Hüdaverdi, “Ya sen para politikasının enstrümanlarını harfiyen kullanacaksın ve diyeceksin ki “evet ben para politikasını kuruyorum bu memlekette, benim ekonomi görüşüm liberaldir ve bu serbest piyasanın ekonomisinin şartları da bunları gerektirir. Veya ben bunu senden, bunun içinden bunu seçtim gibi bir politika uygulaması söz konusu değildir. Temelde ekonomide uygulanan iki tane politika vardır. Bunalın bir tanesi maliye politikası bir tanesi de para politikasıdır. Bunlar birbirinin alternatifi değildir. Tam aksine tamamlayıcısıdır.  Şu anda yaşanan ekonomik krizde de bunların bütün enstrümanlarının kullanılması şarttır. Ben bunu sevdim, bunu sevmedim bu başkasının işine yarar diye bir şey yoktur. Ekonomi dengeyi yakalayana kadar, ekonomik dengeler istikrarı sağlayana kadar biz bunu yapmak zorundayız. Aksi takdirde ülkede bir sürü mağduriyetler yaşanacak. Bir sürü borçlarını ödeyemeyen insanlar doğacak, bir sürü istihdam kaybı yaşanacak. Çünkü borçlarını ödeyemeyen işyerleri demek; öncelikle işçisini, çalışanını azaltması demektir. Adamın ilk yapacağı tedbir budur. Dolayısıyla iş yerimiz kapanma noktasına gelebilir. Bunlarla ilgili tedbirler alınması gerekir. ” ifadesini kullandı.

BANKA BORÇ FAİZLERİNİ DEVLET ÜSTLENMELİ

Özellikle bankalara döviz kredi borcu olan vatandaşın borçları daha uzun vadelere ya da daha az faizlere ayarlanması gerektiğini söyleyen Hüdaverdi, “ Merkez Bankası bu yetkiyi verir bankalar da yapar. Fakat bu yapılandırmayı yaptım demek yeterli değildir. Benim söylediğim, yapılandırmayı yaptığımda ben senin 10 yıllık borcunu 12 yıla uzattım ama üzerine de bu kadar faiz ekledim demek değildir. Benim söylediğim 12 yıla uzattım buradan da varsayalım ki iki bin sterlinlik fazladan faiz, sende bunu devlet olarak destekleyeceksin. Binini en azından sen ödeyeceksin. Sen o faiz destek reformunu bu amaç için kullanacaksın en azından.  Buna kaynak yaratacaksın. Devletin o koltukta oturma sebebi budur. Bu parayı yaratacaksın.” Dedi.

EKONOMİNİN ÇARKLARINI DURDUĞU ANDA HER ŞEY CİDDİ NOKTAYA GELİR

Türkiye Hükümetinin nerdeyse tüm döviz işlemlerini yasakladığını ve bu karara uymayanları denetlediğini söyleyen Hüdaverdi, “Çok ciddi caydırıcı cezaları var. Örneğin Türkiye Hükümeti inşaat sektörüne diyor ki, sen inşaatı yapmaya devam et ben sana müteahhit olarak devlete ödemen gereken tapu harçlarını düşürüyorum. Dolayısıyla sen devam et, inşaatlar durmasın. Kredinin bu amaç için kullanılacak olan kredilerin sana düşük faizle veya sıfır faizle veriyorum. Bir taraftan da esas hedef ekonomideki sirkülasyonda olan para hacmini de korumaktır veyahut arttırmaktır. Yani ekonomiye para sürmen lazım. Çünkü ekonominin çarklarını durduğun anda esas her şey ciddi noktaya gelir. Yatırım durdu demek sen arabanın motorunu kapattın demektir. Dolayısıyla bu taraftan yatırımların devam etmesi lazım. Bu yatırımlar devam ederken gerekli istihdam alanları yaratması lazım, bu krizi hızlı bir şekilde aşabilmesi için. Ve aynı zamanda döviz ile de savaşını devam ettirmen lazım. Bunlar yapılırken diğer tarafı bırakmak doğru değildir. Esas olan üretmektir. Üreteceğim, satacağım. Ben bu üretimi durdurduğum anda benim zaten ekonomim dolar 1 TL ye 1 TL olsa bile, ekonomi üretmediğin anda anlamsızlaşır.  Dolayısıyla evet tabi ki rekabet edilebilir bir ekonomiyi de koruyacağım bir taraftan da üretimi destekleyici ve artırıcı önlemleri de almak zorundayım.” Dedi.

BİZDE REKABET KURULU VAR AMA FONKSİYONEL DEĞİL

İthalatçının bu ülkeye hangi tarihteki ne kadar mal soktuğunu, gümrükte ne kadar ödediğini bilmediğiniz için ve marketlerdeki fiyatlarının denetlemediğin için işletme sahibi de istediğini fiyatı belirlediğini söyleyen Hüdaverdi, “Bu ülkede serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor. Ancak fırsatçılık başka bir şeydir. Bunun önlenebilmesi için de rekabet kurulu ve denetlemeler sistemi olması lazım. Bizde rekabet kurulu var ama fonksiyonel değil. Yasası yok, tasası yok denetleyemiyor. Adam çıkmış diyor ki Ticaret Dairesi’nde on iki kişi denetleme yapacak. Ticaret Dairesi’ndeki on iki kişi bütün adayı mı denetleyecek. Bu mümkün değildir. Ticaret Dairesi’nin göreviydi oydu zaten bugüne kadar neden yapmadı? Kim tutuyordu bu kadar zamandır? Denetlemiyorsun ama tedbirler arıyorsun.  Tedbirler arıyorsun ama işte marketlerde istediği fiyata çekiyor. Yakalanana caydırıcı ceza yok. Adamı deşifre etmiyorsun. Bir tarafında da ben diğer iş adamlarını hakka niyeti dayalı çalışan insanları da tenzihe ederim. Sanki bütün herkes hırsız. Yok öyle bir şey. Bunu yapan Ahmet’tir, Mehmet’tir demen lazım. Çünkü diğer taraftaki adamda mağdur oluyor ve bunun üzerine sosyal medyada üstüne saldırılıyor. Sanki bütün marketler böyleymiş gibi. Sanki bütün iş adamları hırsızmış gibi bir mesaj veriliyor. Ama öyle genellemelerle olmuyor bu iş.” İfadesini kullandı.

EKONOMİ YA DA MALİYE BAKANI GİDİP ANKARA İLE NEDEN GÖRÜŞMEDİ?

Geçtiğimiz hafta KKTC hükümet yetkililerinin hepsinin sanki yarış yapar gibi gidip Ankara hükümeti ile görüştüğünü hatırlatan Hüdaverdi, “ Şuan da yaşadığımız en önemli sorun nedir? Ekonomi. Sen Ekonomi ya da Maliye Bakanlığı’nın gidip Ankara ile görüştüğünü duydun mu? Onun dışındaki herkes görüştü. Demek ki biz ekonomi konuşmuyoruz Türkiye’de. Biz Türkiye’de içişlerinin düzenlenmesini, Türkiye’nin terörle mücadelesini konuşuyoruz. Bunlar tabi ki de konuşulur. Ama sen Türkiye de bir ekonomi zirvesi görmek istersen ben Maliye Bakanını, Ekonomi Bakanını ve Başbakanın Türkiye’de olmasını beklerdim.

Bizim demek ki ekonomi ile ilişkili her hangi bir çalışmamız, kendi ülkemizin dışında yoktur. Burada yapılan Bakanlar Kurulu’nun kararları dışında şu an da uzun veya kısa vadeli görüşlerin olmadığını düşünüyorum, an azından net değiller. Türkiye böyle bir noktada tabi ki elini taşın altına koyar, bize ek kaynak yaratır ama bu kaynağı da denetler. Denetlemeli de zaten. Proje bazında gidilecek. Senin projelerini götüreceksin, düzgün projelerini denetlenebilir bir yapı oluşturarak bu kaynağı çekip, gerekirse sıfır faizle gerekirse çok düşük faizli gerekirse uzatılan ve ötelenen borçlara faiz desteği gibi bir süreci yaşatmak zorundadır. Esas yapılması gereken budur.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.