1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘Beni dualar ve sevginiz hayatta tuttu’
‘Beni dualar ve sevginiz hayatta tuttu’

‘Beni dualar ve sevginiz hayatta tuttu’

Üç kişinin öldüğü kazadan ağır yaralı olarak kurtulan ve üç hafta yoğun bakımda yaşama tutunmak için mücadele veren Doğukan Hüryaşar, kazanın birinci yıldönümünde ilk kez Havadis’e konuştu, kendisi için dua eden herkese teşekkür etti:

A+A-

SADECE MÜZİK SESİ: Ülkeyi yasa boğan, toplumsal hafızamızda yer eden Girne- Değirmenlik Dağyolu kazasından sağ kurtuldu Doğukan Hüryaşar. Hiçbir şey hatırlamıyor kazaya dair. En son kulağında bir kulaklık vardı, tatlı bir müzik sesi… “Kulağımda kalan sadece bir müzik sesi, gerisini hatırlamıyorum” diyor

VİCDANLAR SIZLAMIYOR MU? Hüryaşar:  “Dağ yolunu hiçbir şekilde kullanmıyorum. Kullanmak da istemem. O yol, yol olmaktan çıktı. Çok saçma, üç kişi öldü, biz ölümden döndük ama bir çivi bile çakmadılar. Merak ediyorum hiç kimsenin vicdanı sızlamıyor mu?

KARANLIK: Doğukan Hüryaşar: Yollar karanlıktı. Kazada ölen Denktaş abi, her gün bizi gülen yüzle karşılardı. Sude, sık sık olmasa da köyümüze gelirdi, kendisini tanıyordum. İlayda’yı ise ilk kez minibüste gördüm. Kader birliği yapacağımızı nereden bilebilirdim?

DUALARA TEŞEKKÜR ETTİ: Doğukan: Sadece ölen arkadaşlarımın anne babası değil, ülkedeki birçok insan yaşamam için dua etti, sevgisini gönderdi. Bunu biliyorum. Bu nedenle aileme de, herkese de sonsuz teşekkür borçluyum. O acı olaya rağmen, ismim geçtiği zaman insanların buruk bir sevinç yaşadığını görebiliyorum

Devrim DEMİR

Ülkeyi yasa boğan, toplumsal hafızamızda yer eden Girne- Değirmenlik Dağyolu kazasından sağ kurtuldu Doğukan Hüryaşar. Hiçbir şey hatırlamıyor kazaya dair. En son kulağında bir kulaklık vardı, tatlı bir müzik sesi… “Kulağımda kalan sadece bir müzik sesi, gerisini hatırlamıyorum” diyor.

Kazanın ardından tam üç hafta ölümle yaşam arasında mücadele verdi. Mücadeleyi kazanan Doğukan Hüryaşar, yaşama da dört elle tutundu. Peşi sıra gelen ameliyatlar, KKTC’de ve burada devam eden tedavi süresince ailesinin ve arkadaşlarının sevgisine sığındı. Sevgi arttıkça, Doğukan da yaşama tutundu.

Doğukan Hüryaşar, toplumda büyük acı bırakan kazanın, “gülen yüzü” olarak, aslında en önemli tesellimiz oldu.

Kazanın üzerinden bir yıl geçti, Doğukan Hüryaşar, ilk kez ne hissettiğini Havadis’e anlattı.

Kurtulması mucizeydi…

Değirmenlik-Dağyolu arasında geçtiğimiz yıl Kasım ayında tüm ülkeyi yasa boğan, üç kişinin yaşamını yitirdiği feci trafik kazasında ağır yaralanarak 3 hafta hastanede yaşam mücadelesi veren 16 yaşındaki Doğukan Hüryaşar, feci kazada mucize bir şekilde hayat tutundu.

Yoğun bakımda ölüm kalım savaşı veren Doğukan, savaşı kazanarak ailesine de yeniden hayat verdi.

Oğullarının iyi olacağına inanan ve yoğun bakım kapısı önünden bir an olsun bile ayrılmayan Çiler-Celal Hüryaşar  çifti oğullarının gözlerini açması ile dünyaya yeniden geldi.

Hüryaşar ailesi kapılarını Havadis’e açtı, yaşadıkları bir yıllık zor süreci anlattı, duygularını paylaştı.

Kazaya dair hatırladığı tek şey “müzik sesi”

Kazadan mucize bir şekilde kurtulan 16 yaşındaki Doğukan Hüryaşar, Havadis okurları için ilk kez konuştu.

Hayata dönüp dışarıya çıkmaya başladığı günden sonra tüm gözlerin üzerinde olduğunu anlatan Doğukan Hüryaşar, şu ifadeleri kullandı:

“Denktaş abi şoförümüz, onu çok iyi tanıyordum. Her gün birlikte gider gelirdik köye, abimiz, sırdaşımızdı. Çok güler, bizleri de çok severdi.

Sude’yi de tanıyordum. Her gün görmesem bile, o sadece hafta sonları annesine gelirdi köyümüze.

İlayda’yı ise hiç tanımıyorum. Kader birliği yapabileceğimizi nereden bilebilirdim? Sadece kaza günü minibüsteydi. Orada görmüştüm. Sınavlara hazırlanmak için bir günlük misafirdi köyümüzde.

Kaza günü okula gitmek için yola çıktık yine karanlıktı yollar, hiçbir şey hatırlamıyorum kulağımda kulaklık vardı bir tek… O güne dair hatırladığım sadece bir müzik sesi”

“Ölüm kelimesi geçen her cümlede ağlıyordum”

Konuşurken hem duygulanan hem de kazadan kurtulduğu için kendini güçlü hisseden Doğukan Hüryaşar, “Adımı ve soyadımı söylediğim her yerde hemen bana o kazadan kurtulan çocuk musun diye soruyorlar. Bir yandan seviniyorum bir yandan ise çok üzgünüm, keşke bu kaza hiç olmasaydı” dedi.

Doğukan, kaza sonrası, toplumun genelinin “yaşaması için dua ettiğini” biliyor ve buna teşekkür ediyor.

Doğukan, “Sadece ölen arkadaşlarımın anne babası değil, ülkedeki birçok insan yaşamam için dua etti, sevgisini gönderdi. Bunu biliyorum. Bu nedenle aileme de, herkese de sonsuz teşekkür borçluyum. O acı olaya rağmen, ismim geçtiği zaman insanların buruk bir sevinç yaşadığını görebiliyorum” dedi.

“Ne çok sevenim varmış…”

Doğukan Hüryaşar, hissettiklerini şöyle anlattı:

“Beni seven ne kadar çok arkadaşım varmış, bu kazadan sonra bir kez daha anladım. Eylemler yapıldı, hayatım bir anda değişti. Geçen gün sınavda öğretmenime kâğıdımı verdim, ismimi gördü ve bana nasıl olduğumu sordu.

Zor bir süreçti. Ölüm kelimesi geçen bir söz bir yazı beni ağlatıyordu, ama toparladım, şimdi iyiyim.

Ben yaz ayında iki ameliyat daha geçirdim, Türkiye’de. Şimdi her şey yoluna girdi, sağlığım iyi. Ben de kendimi çok iyi hissediyorum.”

“O yolu asla kullanmıyorum”

Doğukan, geçen bir yılın ardından kaza gününe dair müzik sesi dışında hiçbir şey hatırlamasa da bir daha o yolu ne kendi ne de ailesi kullandı.

Kazanın ardından o yolda yine ölümlü trafik kazalarının devam etmesini, Doğukan şöyle yorumladı:

“Dağ yolunu hiçbir şekilde kullanmıyorum. Kullanmak da istemem. Bir kere olduysa bir kere daha olmayacak diye bir kural yok. Ama o yol yol olmaktan çıktı. Çok saçma, üç kişi öldü, biz ölümden döndük ama bir çivi bile çakmadılar.

Merak ediyorum hiç kimsenin vicdanı sızlamıyor mu? İnsanlar artık yollarda ölmesin, yolda giderken TIR, kamyon gördüğüm zaman kafamda çok şey kurguluyorum.

Ailemin, sevenlerimin desteği ile bu süreci atlatmayı başardım. İlk başlarda çok hassas olsam da şimdi daha iyiyim.”

“Kazalar son bulsun kimse ağlamasın”

Kazaların ülkede son bulmasını isteyen Doğukan, yaşadığı kazanın ülke gündeminde geniş yer tuttuğunu, günlerce konuşulduğunu, oysa şimdi unutulduğunu söyledi.

Doğukan, “İnsanlar ölmesin diye bir çaba görmüyorum. İnsanlar artık ölmesin, yola çıkan sorumsuz sürücüler yüzünden kimse ağlamasın, anneler ağlamasın, babalar ağlamasın…” dedi.

Anne Hüryaşar: Keşke kimse ölmeseydi

Bir anne ve babanın kaldıramayacağı bir süreç geçiren Hüryaşar ailesi, duygularını anlattı. Anne Çiler Hüryaşar, yaşanan kazanın ardından bir ay hastanede kaldıklarını, her kapı açılışında, her hemşirenin ayak sesinde korkuyu hissettiklerini, 21 gün boyunca yoğun bakım kapısı önünden hiç ayrılmadıklarını anlattı.

Çiler Hüryaşar, şunları söyledi:

“Biz yeni yeni kendimize geliyoruz. Önceki akşam kazanın birinci yıldönümüydü ve biz o güne dair görüntüleri ilk kez az da olsa izledik. Gazeteleri hiç açmadık, anlatması mümkün olmayan bir süreçti. Oğlumuz çok şükür yaşıyor, hastaneden taburcu oldu geçtiğimiz yaz Türkiye’de iki ameliyat daha geçirdi. Bilincimiz yeni yeni yerine geliyor, yoğun bakımda geçirdiğimiz 3 haftalık süreç çok ağırdı. Doktorlarımız hepsine ayrı ayrı teşekkür ederiz, kazanın hemen ardından hastanede herkes çocuklarımız için seferber oldu. Keşke o kazada hiç kimse ölmeseydi, kimse ağlamasaydı” sözlerini kullandı.

Celal Hüryaşar: Bakanlık bu yolu iptal etmeli

Baba Celal Hüryaşar ise, evlatlarının hayatta kalmasına sevinse de hükümetin kaza gününden sonra yol ile ilgili hiçbir şey yapmadıklarını anlattı.

Celal Hüryaşar, şu ifadeleri kullandı:

“Bazı şahıslar mandırasına asfalt yol dökerken, turistlerin en fazla kullandığı, hemen her gün kazaların yaşandığı Dağyolu için kılını kıpırdatmadı.

Değirmenlik-Dağyolu kazanın yaşandığı günün ardından bizim için bitti, asla o yolu kullanmıyoruz. Kaza yaşandı eylemler yapıldı, çocuklar karanlıkta okula gitmesin diye ama saatler hiçbir şekilde geri alınmadı.

Bu sene saatler bir anda geri alındı. Seçim yatırımı olduğunu anlayacak kadar olayın farkındayız. Bakanlık bu yolu facianın hemen ardından kapatmalıydı.”

Hüryaşar: Ailemi bir arada görmeden rahat etmiyorum

Havadis’e içini döken Celal Hüryaşar, Değirmenlik-Dağyolu’nu ailece hayatlarından çıkardıklarını söyledi.

Doğukan’ın yeniden okula başladığını, onunla her sabah güne beş buçukta başladıklarını anlattı.

Hüryaşar, şöyle devam etti:

“Doğukan okuluna devam ediyor. Her sabah beş buçukta onu Esentepe’ye götürüp otobüse bırakıyorum ve Girne yolundan okula ulaşımını sağlıyor.

Biz bir yıldır kendimize yeni gelmeye başladık. Kimse eve gelmeden rahat değiliz. Eşimi, çocuklarımı evde görmeden rahat etmiyorum.

Üç hafta, bizim için her saniye umuttu. Ölen Denktaş Mutluel, İlayda ve Suda için kahrolmaya devam ediyoruz. Onlar da bizim çocuklarımız ve ailelerinin acılarını anlayabiliyoruz. Hepsine sabır dilerim.”

 Siyasilere sitem… 

Hüryaşar, “Bakanlık yapanlar yaptıkları görevlerin bilincinde değil. Kazadan sonra tek tesellimiz sağlığına kavuşanlar ve geri alınan saatler en azından çocuklar okula karanlıkta gitmiyor” dedi.

Hüryaşar devamla şunları söyledi:

“Bu kazada sadece kazaya sebebiyet veren TIR şoförü değil. Sorgulanması gereken işverenleri var, biri sordu mu? Kim sorgulayacak?

Üç canının yitirildiği, aileleri kahreden feci kazanın ardından verilen cezayı kim sorgulayacak?

Sivil Toplum Örgütleri, seslerini yükseltmeli, yaşanan bu acı kazalar için verilen cezalar yükseltilmeli yasa ona göre değiştirtmelidir.

Trafik kazaları bitmedi, bitmeyecek. Toplum da bu duruma alıştı. Sanki bu ülkede her şey çok konuşulur, ama bir o kadar da çabuk unutulur.”

“Devlet hastanesine sahip çıkalım”

Celal Hüryaşar, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne de ayrıca teşekkür etti.  Hastane ekibinin başarısına dikkat çeken Celal Hüryaşar, kazanın meydana geldiği gün “112 Acil Servis”in olay yerine 8 dakika gibi kısa sürede ulaştığını hatırlattı.

Hayatta kalanların hastaneye yetiştirip yeniden can verildiğini belirten Hüryaşar, kazanın duyulması ile hastane doktorlarının acil servis önünde yaralıları bekleyerek anında müdahale yaparken gösterdikleri birlik ve dayanışmaya teşekkür etti.

Celal Hüryaşar, ayrıca kan ihtiyacının duyurulması ile halkın hastanede kuyruklar oluşturduğunu,  herkesin kalanlara hayat verme mücadelesi içinde olduğu o günü asla unutamayacağını belirtti.

Hüryaşar, “Ülkemizde devlet hastanemizle ilgili söylenen olumsuzlukların tek bir tanesini bile bu zor günlerde yaşamadık. Üç hafta boyunca, doktoru, hemşiresi, temizlikçisinden güvenlikçisine kadar hepsi Doğukan’ı sahiplendi. Kimse iki gözünden ayırmadı, hastanemize burada emek verenlere sahip çıkalım” dedi.

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.