1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Dünya çıkar kavgası etrafında dönüyor
Dünya çıkar kavgası etrafında dönüyor

Dünya çıkar kavgası etrafında dönüyor

İş insanı, köşe yazarı Ülker Fahir, Kıbrıs konusu ve Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki yol haritasını Yeni Bakış’a değerlendirdi.

A+A-

"Belirleyici ülkeler karar verdiler Türkiye’nin ekonomisine dokunacaklar. Dikkat ederseniz yapılan da budur. Bunun nedeni Türkiye’ye siyasi bir uyarıdır. “Biz istediğimiz anda senin ekonomini sallayabiliriz. Salladığımızda ekonomik, sosyal, siyasi sıkıntı çıkar ve senin hükümetin sallanır” anlamında bir uyarı…Türkiye’deki siyasiler uyumsuz davranırsa dozunu artıracaklar”

“Kıbrıs’ta iki bölgeli bir çözümden başka çözüm alternatifinin düşünülemez dedim çünkü bu ilgili BM kararları ile yasaklanmıştır. Siz Türkiye ve "KKTC" deki sağ siyasilerin açıklamalarına kulak vermeyin, halkımız da kulak vermesin, olacak olan şudur “Kıbrıs’ın Kuzey’ini Türkler, Güney’ini Rumlar, adanın bütününü ise Rumlar ve Türkler birlikte yönetecek. Üzerlerinde bütünün şemsiyesi olacak”

Kazım DENİZCİ

İş insanı, köşe yazarı Ülker Fahir, Kıbrıs konusu ve Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki yol haritasını Yeni Bakış’a değerlendirdi. Fahri, Kazım Denizci’nin sorularını yanıtladı.

K.D: Kıbrıs’ta iki bölgeli çözümden başka çözüm alternatifi düşünülüyor bu mümkün mü? 

Ü. F: Hayır düşünülemez ve yasaktır, Kıbrıs’ta iki bölgeli bir çözümden başka çözüm alternatifinin düşünülemez dedim çünkü bu ilgili BM kararları ile yasaklanmıştır. Siz Türkiye ve "KKTC" deki sağ siyasilerin açıklamalarına kulak vermeyin, halkımız da kulak vermesin, olacak olan şudur “Kıbrıs’ın Kuzey’ini Türkler, Güney’ini Rumlar, adanın bütününü ise Rumlar ve Türkler birlikte yönetecek. Üzerlerinde bütünün şemsiyesi olacak. 

Üst yönetim, artık sorunu çözülmüş, AB üyesi olmuş bir ülkede AB müktesebatı, uluslararası hukuk kuralları, yeni federal devletin, yaptığı/yapacağı anlaşmaların kuralları çerçevesince hareket edecek” kimsenin bunun dışında bir çözüm beklememesi gerekiyor.

Kıbrıslı Türkler bu adada on yıllardır siyasi eşitlik için mücadele verdi. Guterres çerçevesi, Kıbrıs Türk toplumunun siyasi eşitliğini dönüşümlü başkanlık ve kararlara etkin katılımı temin ederek garanti altına alan bir belgedir. Görüşmeler de bu belge çerçevesinde ve kaldığı yerden başlayacak”.

K.D:Müzakerelerin yeniden başlatılması için yoğun girişimlerin yapıldığı bir dönemde Güney Kıbrıs’ın doğalgaz arama girişimlerini nasıl değerlendirirsini? 

Ü.F: “Rum Tarafı sondaja başlayacak” ve “başlandığı takdirde Türkiye vuracak” iddialarının hiçbirinin gerçeğe dönüşmeyeceğini ABD ilan etti. “Ne o çıkaracak, ne o vuracak. Sadece Amerika devreye girip, “biz ileriye dönük araştırma yapıyoruz” sözleriyle ortalığı yumuşatmaya çalışacak. Türkiye, KKTC ve Rum Yönetimi geri çekilecek. Dünyadaki politik gelişmelerin göründüğü şekliyle değerlendirilmemesi gerekir, sağlıklı öngörülerde bulunabilmek için geçmişi ve 30 - 40 yıl sonrasını düşünerek hareket etmeye ihtiyaç var. Müzakerelerin gidişatından, dünyadaki ekonomik krize, Türkiye-İsrail ve diğer komşu ülkelerle yaşadığı gerginlikten, Güney Kıbrıs’ın petrol arama iddiasına kadar birçok konuyu dikkatle takip etmek gerekiyor”.

K.D: BM’nin müzakerelere ivme kazandırmaya çabaladığı bir dönemde Güney Kıbrıs doğalgaz,  petrol arama çıkrama işini yaptığı anlaşmalarla ileri taşıyacağını gösteriyor buna ne dersiniz?

Ü.F:”Benim cevabım net. Dünya çıkar kavgası etrafında dönüyor. Gücü yeten kendi çıkarı doğrultusunda karşısındakini yenmeye çalışıyor. Uluslar arası hukuk dedikleri hikaye. Olayın özü budur. Amerika emperyalizmin temsilcisi bir ülkedir. Kendi enerji ihtiyaçlarını garantiye almak için doğal zenginliklere sahip az gelişmiş ülkelerde, kendisiyle işbirliği içinde çalışan hükümetlerin iş başına gelmesini sağlar. Ancak teknoloji ve iletişim araçları tüm hızıyla gelişerek bütün ülkelere yayılınca o ülkelerdeki insanlar dünyada olup bitenin farkına vardı. Bu da kurulu düzene başkaldırı başlattı. Halklar başkaldırarak kendi içlerinde çatışmaya girdiği esnada da Amerika yine müdahale etti. Yani değişim yine Amerika’nın istediği şekilde olacak”.

K.D: Türkiye'deki seçimlerden sonra yine Amerika’nın istediği bir hükümet mi kurulacak?

Ü.F:” Evet, aynen öyle olacak. Değişim zannedilen şey şu; Amerika’yla işbirliği yapan hükümete başkaldırırlar gibi yapıyorlar ama inanmayın her şey göstermeliktir, bütün yaptıkları seçmeni kandırıp oylarını yeniden almaktır, yolun sonunda bakacaklar ki, kendi istedikleri yöne değil, Amerika’nın işaret ettiği yöne doğru gitmişler. Bizim gibi ülkelerde bazı şeyleri konuşmak tabudur. Biz sadece Türkiye ve Türk askeri için konuşmak tabu sanırız ama, Amerika hakkında konuşma esas tabudur”.

K.D: Amerikan hakimiyetinin en önemli sebebi nedir?

Ü.F:”Amerika’nın hakimiyeti Amerikan Dolarının hakimiyetinden kaynaklanmaktadır. Amerika 1940’lı yıllarda 1 Dolar paranın karşılığını belli bir miktar altına endeksledi ve ne kadar para getirilirse o kadar altın vereceğini taahhüt etti. Bununla birlikte kendisiyle ekonomik ilişkide bulunan tüm ülkeleri, paralarını Dolara endekslemeye mecbur bıraktı ve bu ülkeler Dolar bloke ederek para bastılar. Bu 70’li yıllara kadar gitti. 70’li yıllarda Fransa ve Almanya başkaldırıp, Dolar topladılar ve Dolarları götürüp “bize altın ver” dediler. Amerika veremedi. Fransa, Almanya bunu yaptığında çok ciddi bir kriz yaşandı. Amerika belli ettirmeden altın fiyatının yanında petrol fiyatını Dolara endeksledi, dünya borsasında işlem gören hisse senetlerini de Dolara göre belirleyerek tüm dünyayı egemenliği altına alıyor. Dünya farkına vardı ki, Amerikan parasının değeri yok, çünkü o kadar altın yok… Şimdi gerçekte var olmayan altınlar karşılığı basılan paralar zarar görmesin diye takıldılar peşine gidiyorlar. Amerika bu denli borçlu bir ülkeyken halen Dolarla yönetmeye devam ediyor. Çünkü dünyadaki birçok ülke Amerika’ya bağımlı hale getirildi. Çin Amerika’ya karşı bir hareket yapmaya kalktı ancak Amerika’ya 10-15 yıldır öyle çok mal sattı ki, bu paranın değer kaybetmesi, elindeki parayı bir anda sıfırlayacak. O yüzden ses çıkaramıyor. Değersiz kağıtları değerli gibi göstererek oturuyor. Batmış para (Dolar) sıfırlanacağına yerinde duruyor ve diğer paralar onun etrafında dönüyorlar.

Biz burada “çok ciddi kriz var, para değerini kaybediyor” diyoruz. Doların Sterline karşı, Dolar’ın Yen’e karşı, Dolar’ın Euro’ya karşı herhangi bir değer kaybı olmadığını görüyoruz ama niçin Türk Lirasının o paralara karşı değer kaybettiğini sormuyoruz? Oysa onlarda da ekonomik kriz var, onların parasının değeri neden düşmedi?”

K.D: Neden düşmedi?

Ü.F:”Belirleyici ülkeler karar verdiler Türkiye’nin ekonomisine istedikleri zaman dokunuyorlar. Türkiye’de yabancı yatırımcı ellerindeki Türk Şirketlerine ait hisse senetlerini borsada satışa sundular. Değerlerini düşürdüler. Dolayısıyla Türkiye’de böyle bir kriz yarattılar. Bunun nedeni bana göre Türkiye’ye siyasi bir uyarıdır. “Biz istediğimiz anda senin ekonomini sallayabiliriz. Salladığımızda sosyal, siyasi sıkıntı çıkar ve senin hükümetin sallanır” anlamında bir uyarı…Türkiye’deki siyasiler uyumsuz davranırsa dozunu artıracaklar.

K.D: Yıllardır çözülmeyen Kıbrıs sorunu çözülecek mi? Çözülecekse nasıl?

Ü.F:”Kıbrıs sorununun çözümü, şu andaki mevcut durumun yasal bir statüye kavuşturulması. Sıkıntı şuradadır; 70’li yıllarda siyasetçilerin, insanların kafasına soktukları birtakım düşünceler var. Rum siyasetçiler mutlaka 74’te kaybettikleri topraklarına kavuşma, Türk siyasiler ise, Kuzey’in 74’den sonra Türk toprağı olduğu, Türk egemenliği altında bulunduğu fikrini beslemişlerdir. Her iki taraftaki siyaset kurumu geçmişin tutsağı oldu. Ne Kıbrıs 74 öncesine dönebilir, ne de 74’de “fethedip aldık” denilen topraklar Türklerin olmuştur. O yüzden iki tarafı tatmin edici bir formül bulunması gerekmektedir. Bu formül mülkiyet esasında bir kısım insanları rahatsız edecek. Yönetenler de bu rahatsızlığı en aza indirmek için formül bulacak”.

K.D: Peki, Kıbrıs’ın Kuzey’ini Türkler, Güney’ini Rumlar mı yönetecek?

Ü.F:”Kıbrıs’ın Kuzey’ini Türkler, Güney’ini Rumlar, adanın bütününü ise Rumlar ve Türkler birlikte yönetecek. Yani üzerlerinde bütünün şemsiyesi olacak. Üst yönetim, artık sorunu çözülmüş, AB üyesi olmuş bir ülkede AB müktesebatı, uluslararası hukuk kuralları, yeni federal devletin, yaptığı/yapacağı anlaşmaların kuralları çerçevesince hareket edecek. 

Kimse bunun dışında bir çözüm beklemesin. Bütün mesele bu çözümün kapısını açacak anahtarı bulabilmektir. Geçmişteki uygulamalarla kendilerini tutsak ettikleri zincirden kurtulamıyorlar. Tutsaklık zincirlerini kırarken, birtakım insanların rahatsızlık duymaları kaçınılmazdır. Bunu göze almak, çözecek cesareti gösterebilmek gerekir. Sorunun şimdiye kadar çözülmemesinin sebebi, liderlerin çözecek cesareti göze almamalarındandır.  Siyasetçiler pozisyonlarını kaybetmek istemiyor. Biliyor ki oluşacak yeni yönetimde bugünün yöneticilerine yer olmayacaktır. 

Ancak şu da bilinmelidir ki, Kıbrıs’ta çözüm olmazsa 10 - 15 yıl sonra sosyal değerlerin tamamen kaybedildiği, hukukun olmadığı, insanların bireysel çıkar peşine düştüğü, günü kurtarmanın düşünüldüğü, ekonomik açıdan muhtaç, sosyal yönden dejenere olmuş, rüşvetin kol gezdiği, nizam ve intizamın olmadığı bir yapı oluşacaktır.  Zaten çözümsüzlük devam ettikçe bütün bu saydıklarımın artarak devam ettiğini görürüz. Ben o yapının ülkemde daha da hakimiyet kurmasını görmek ve yaşamak istemiyorum. 

Ülke adım adım o yapıya gitmeye hatta içine gömülmeye başlamıştır.  

Siyaset, bu ülkede “bir daha seçilebilme” üzerine kuruludur. Hükümet edenler kendilerini orada tutan dinamikleri her türlü rüşvetle beslemektedirler. Rüşvet sadece para değil. Bu devlette istihdam olabilir, vatandaşlık dağıtma olabilir, yandaşa menfaat sağlamak olabilir. Tüm ülkelerde serbest piyasa koşulları belirlenir. Bizde akaryakıtın, telefon, elektrik, su, tahıl ürünlerinin, narenciyenin, sütün, gübrenin parasını devlet belirler. Bunlar tüm düzenin parçaları olarak karşılıklı çıkara dayalı ilişkilerin yürümesine neden olur.

K.D: Güney Kıbrıs iddia ettiği gibi yeniden doğal gaz ve petrol aramaya başlayacak mı?

Ü.F:“Rum Tarafı sondaja başlayacak” ve “başlandığı takdirde Türkiye vuracak” iddialarının hiçbiri olmayacak. Ne o çıkaracak, ne o vuracak. Sadece Amerika, AB, BM devreye girip, “biz ileriye dönük araştırma yapıyoruz” sözleriyle ortalığı yumuşatmaya çalışacaklar.  Türkiye, KKTC ve Rum Yönetimi geri çekilecek. Ne kadar rezerv olduğu tespit edilecek, Kıbrıs sorununa çözüm arayışları devam edecek. Bu günlerde yapılan da budur. Aşağı yukarı gelecekte Kıbrıs’ın ne olacağı bellidir. Yapılanlar çözümsüzlüğü yalnızca geciktirmeye yara. O yüzden çözüm olabileceğine inanıyorum.

K.D: KKTC yi yaşatacağız diyorlar, sizin düşünceniz nedir?...

Ü.F: “Maskeleri düşüyor, Bu kadar yıldır ne yaptılar, gece gündüz "milliyetçilik dersi" veren "sahtekarlar" açığa çıkıyor. Bizim "baş" milliyetçilerin, söz konusu "çıkar"lar oldu mu, ne milliyetçilik kalıyormuş ne sonsuza dek yaşatacakları devletleri.   Yapmakta oldukları iki yüzlü siyasi sahtekarlıktan söz ediyorum. Yapmakta oldukları  siyasi ahlaksızlıktan sonra Kıbrıs halkı, barış ve çözüm karşıtlarına bir kere daha kanmaması için,  onları daha yakından tanısın istiyorum. Görüşmecilik görevini yürüten sayın Mustafa Akıncı'ya toplum adına yaptığı açıklaması olan "Ben masaya federasyondan başka bir öneriyi götürmem" çıkışından sonra tüm çözüm ve barış güçleri ona destek vermelerini bekliyorum o kadar.

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.