1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. BM, taraflardan somut bir irade bekliyor
BM, taraflardan somut bir irade bekliyor

BM, taraflardan somut bir irade bekliyor

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Vural, Kıbrıs müzakere sürecinin yeniden başlaması halinde başarılı olması için koşulların pek de uygun görünmediğini belirtti.

A+A-

Vural: Gerek Akıncı gerekse Anastasiades Crans Montana’da ortaya çıkan tıkanıklığın ardından yeni bir sürecin başlatılması yönünde birbirlerinden farklı bir tutum takınmışlardı. Ama hem seçim ortamı hem de başarısızlığın faturasını karşı tarafa kesme çabası her iki liderin gerçek niyetlerini bir süreliğine gizledi

“Seçimlerin ardından liderler tarafından yapılan açıklamalar artık yeni bir süreci işaret ediyor. Sanırım BM Genel Sekreteri ve uluslararası toplum iki tarafın ilk adımı atmakta olduğunu görüyor. Ama sürecin başlaması veya başlasa bile başarılı olması için koşullar pek de uygun görünmemektedir”

“BM, her iki liderden somut bir iş birliği niyetiyle şekillendirilmiş bir irade beyanı bekliyor. Ayrıca müzakere metodolojisinin değiştirilmesi konusunda tarafların nasıl bir uzlaşıya varacakları belli değildir”

“Çıkmazın başlıca iki sorumlusundan biri olan Anastasiades bu çıkmazdan kurtulmanın yolunu Akıncı ile birlikte bulmak zorunda olduğunu anlamış görünüyor. Akıncı’nın da benzer bir sorumlulukla haraket ettiğini görüyoruz. Ama bu sorumluluk bilinci ortak bir eyleme dönüşmedikçe her iki toplum da bunun dezavantajlarını yaşamaya devam edecektir”

“Tarafların Guterres çerçevesine ve stratejik bir anlaşmaya ulaşma hedefine bağlılık ifade etmeleri durumunda görüşme masasının kurulmasının önü açılmış olur. Bunun da şu anda hüküm süren koşullarda çok yakında olması oldukça zordur. Günü kurtarmak adına yapılacak girişimler kısa vadeli sonuç üretseler bile kalıcı etkiler yaratarak Kıbrıs sorununun çözümünü sağlamakta yetersiz kalacaktır”

Deniz ABİDİN

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Vural, Yeni Bakış’ın Güney Kıbrıs’ta gerçekleşen Başkanlık seçiminin ardından, Kuzey ve Güney’de olası yeni bir müzakere sürecine yönelik atılacak adımlar ve BM’nin nasıl bir yol haritası izleyeceği yönündeki sorularını yanıtladı..

Y.B: Hükümetin kurulmasıyla birlikte Cumhurbaşkanı Akıncı, meclisteki partilerle Kıbrıs konusunda bir değerlendirme yapacağını açıkladı. Anastasiadis'in de Akıncı'ya müzakerelerle ilgili çağrı yapması bekleniyor. BM Genel Sekreteri'nin ise harekete geçeceğine dair bilgiler geliyor.

Kıbrıs konusunda bir hareketliliğin yaşanmaya başlayacağı açıkça görülüyor.  Bunu nasıl yorumlarsınız?

“Koşullar pek uygun görünmüyor”

Y.V: “Gerek Akıncı gerekse Anastasiades Crans Montana’da ortaya çıkan tıkanıklığın ardından yeni bir sürecin başlatılması yönünde birbirlerinden farklı bir tutum takınmışlardı. Ama hem seçim ortamı hem de başarısızlığın faturasını karşı tarafa kesme çabası her iki liderin gerçek niyetlerini bir süreliğine gizledi. Seçimlerin ardından liderler tarafından yapılan açıklamalar artık yeni bir süreci işaret ediyor. Sanırım BM Genel Sekreteri ve uluslararası toplum iki tarafın ilk adımı atmakta olduğunu görüyor. Ama sürecin başlaması veya başlasa bile başarılı olması için koşullar pek de uygun görünmemektedir. Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye müzakerelerin takvime bağlanması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca içeriği pek tanımlanmamış bir eşitlik talebi vardır. Kıbrıs Rum tarafı ise görüşmelerin kaldığı yerden devamından bahsetmektedir. İki lider şu anda ortak bir dilde konuşmayı beceremiyor. Kıbrıs’ın her iki tarafındaki seçimlerden sonra liderlerin çözüm için toplumsal bir desteği mobilize etmekte de ne kadar başarılı olacakları belli değildir. Bu olumsuzlukların bir ölçüde sınırlandırılması, Kıbrıs’ta iki liderin ortak bir insiyatifi yeni bir momentum yaratarak üstlenmeleriyle mümkün olabilir. Taraflar bu noktada görünmüyor. Dolayısıyla liderler görüşse bile mevcut koşulların hızla değişeceğini düşünmek henüz mümkün görünmüyor. Anladığımız kadarıyla BM her iki liderden somut bir iş birliği niyetiyle şekillendirilmiş bir irade beyanı bekliyor. Ayrıca müzakere metodolojisinin değiştirilmesi konusunda tarafların nasıl bir uzlaşıya varacakları belli değildir. BM Genel Sekreteri ‘stratejik anlaşma’ fikrini ortaya atarak metodolojiye bir zenginlik kazandırmış görünüyor. Taraflar, “detaylandırılmış bir çerçeve anlaşması” niteliğinde olan stratejik uzlaşmayı hedefleyebilirse sürecin önü açılmış olacak. Bu bir ara anlaşma olarak görülmemeli ama kapsamlı bir çözümün zemini olarak algılanmalıdır. Bu içerik, büyük oranda Crans Montana’da şekillenen Guterres çerçevesinde vardır.”

Y.B: Anastasiadis'in yeniden başkan olması ve Akıncı’nın karşısında bu süreçte farklı bir yol izlemesi, bir önceki süreç değerlendirildiğinde Kıbrıslı Türkler için avantaj mı?

Y.V: “Her süreci etkileyen farklı unsurlar olabilir. Ama ‘Anastasiades yerine Malas seçilseydi ….’ şeklinde başlayan herhangi bir değerlendirmenin artık pek bir anlamı yoktur. Çıkmazın başlıca iki sorumlusundan biri olan Anastasiades bu çıkmazdan kurtulmanın yolunu Akıncı ile birlikte bulmak zorunda olduğunu anlamış görünüyor. Akıncı’nın da benzer bir sorumlulukla haraket ettiğini görüyoruz. Ama bu sorumluluk bilinci ortak bir eyleme dönüşmedikçe her iki toplum da bunun dezavantajlarını yaşamaya devam edecektir.”

Y.B: Çok yakında kurulacak olan bir müzakere masası ön görüyor musunuz? 

Kuzeyde hükümetin değişmesi ve dörtlü bir koalisyonun oluşması sizce süreci etkiler mi? 

Y.V: “Tarafların Guterres çerçevesine ve stratejik bir anlaşmaya ulaşma hedefine bağlılık ifade etmeleri durumunda görüşme masasının kurulmasının önü açılmış olur. Bunun da şu anda hüküm süren koşullarda çok yakında olması oldukça zordur. Günü kurtarmak adına yapılacak girişimler kısa vadeli sonuç üretseler bile kalıcı etkiler yaratarak Kıbrıs sorununun çözümünü sağlamakta yetersiz kalacaktır. Şu anda her iki lider de birbirine mesafeli davranmaya devam ediyor. Akıncı’nın yeni hükümetten nasıl bir katkı elde edeceği henüz belli değildir. Hükümet ortaklarının Kıbrıs sorununda parti politikalarına bağlılık göstereceklerini ilan etmeleri bir anlamda Akıncı’nın işini kolaylaştırmış görünüyor. Ama bu durumun koalisyon ortaklarının bilinçli bir tercihi olduğunu sanmıyorum. Koalisyonu oluşturan partiler Kıbrıs sorununda ortak bir politika oluşturmanın zorluklarını görerek her partinin ayrı duruşu olduğunu kabullenmiş görünüyorlar. Ama sonuçta Akıncı bir girişimin içinde olduğu zaman bu koalisyonun ikili bir kutuplaşmaya bürünmesi oldukça muhtemeldir. Zaten Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılmaya başlanan açıklamalar bu koalisyonun daha milliyetçi bir çizgi izleyerek geleneksel Kıbrıs Türk tezine doğru savrulması yönünde baskı yaratmaya başlamış durumdadır. Akıncı  hem Kıbrıs Türk tarafının hem de Türkiye’nin geleneksel tezlerinde bazı revizyonlar yapmıştı. Koalisyonun Akıncı’yı izlemesi ve açılımlara destek vermesi de zor olsa bile mümkündür. Hangi seçeneğin öne çıkacağını zaman içinde göreceğiz. Ayrıca giderek dramatik bir hal alan Türkiye-Batı ilişkilerinin de bu tabloyu karmaşıklaştırdığını ve Kıbrıs müzakerelerini zorlaştırdığını söyleyebiliriz.”

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.