1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Caner: “30 Yıllık tecrübemle elimi taşın altına koymak istedim”
Caner: “30 Yıllık tecrübemle elimi taşın altına koymak istedim”

Caner: “30 Yıllık tecrübemle elimi taşın altına koymak istedim”

7 Ocak 2018’de gerçekleşecek Milletvekilliği Genel Seçimine katılacak siyasesetin yeni yüzleri, Yeni Bakış’ın sorularını yanıtlamaya devam ediyor...

A+A-

7 Ocak 2018’de gerçekleşecek Milletvekilliği Genel Seçimine katılacak siyasesetin yeni yüzleri, Yeni Bakış'tan Eniz Orakcıoğlu'nun sorularını yanıtlamaya devam ediyor. Bugünkü konuğumuz,  Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Gazimağusa milletvekili adayı akademisyen Doç. Dr. Hamit Caner.

“30 yıllık tecrübemle elimi taşın altına koymak istedim”

Doç. Dr. Hamit Caner, hiçbir mücadeleye kariyer vesilesi olarak bakmadığını belirterek, Birşeyin doğru zemine oturması benim nereye oturduğumdan her zaman daha önemli oldu ve olacak. Hiçbir sivil toplum örgütüne başkan, lider veya ön plana çıkmak olmak için girmedim. Dayanışma için, birlikte bilgi üretmek, hayata geçirmek için, adalet ve hakkın yanında olduğum için girdim ve çalıştım. Akademik hiçbir unvan, hiçbir makam; dayanışmacı, mücadeleci, uzlaşı arayan karakterimden, hoşgörülü ve insancıl kimliğimden tek bir parçacık koparamadı. Bugün 30 yıldır çalıştığım Mağusa’dan milletvekili adayıyım. Dünyaları değiştirme sözü vermiyorum. Bu yaşıma kadar nasıl bir insan olduysam öyle kalma sözü veriyorum. Yalan söylemeyen, halkın içinden, içinden olduğu halkın hakkını sonuna kadar savunan, sağduyulu, 5 yaşındaki çocukla dost, akademisyenle iyi bir meslektaş, emekçi ile yoldaş kalmaya devam edeceğim. Üreteceğim, paylaşacağım ve mücadele edeceğim. Kimseyi dışlamadan, kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi hakir görmeden, kimseyi küçümsemeden ve asla unutmadan… Birlik ve beraberlik en önemli dayanağımızdır. Hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz. Söylenmeyenleri söylemek, halkın sesi olmak, elimden gelenin en iyisini yapmak, her şart altında dayanışmayı ön plana çıkarmak, haktan ve adaletten taviz vermemek için CTP’den adayım. 

“Özgürlükçü sosyalistim”

Siyasi görüş olarak kendini “özgürlükçü sosyalist” olarak tanımlayan Caner, “Devletin gerekliliğine inanıyorum; ancak bu yapının doğrudan kamu mülkiyeti, işçi ve köylü kooperatifleri, komünler gibi zenginliklerden beslenmesinin öncelikli olduğunu düşünüyorum. Buradaki temel amaç insan özgürlüklerinin ve farklılıkların korunduğu, sınıf ayrımı ve sömürünün ortadan kalktığı bir sistem içerinde karşılıklı üretmektir. İnsanoğlu yetenek ve yaratıcılığını baskı altında veya yapısal denilen zorlama modeller altında ortaya koyamaz. İnsan özgür hissettiği sürece yaratıcılığını sergileyebileceği imkan bulabilir ve bu da ancak böyle bir sistem içerinde mümkün kılınabilir. Bu sebepledir ki, parti tüzüğünde bu anlayışı benimseyen CTP’den aday olmayı tercih ettim. Özgürlükler ve farklılıklar korunmadan, çok kuralcı ve merkeziyetçi bir yapıyla, herhangi bir insanın, üretkenliğini veya yeteneklerini ortaya koyabileceğine inanmıyorum. Bu nedenle kendimi özgürlükçü sosyalist olarak tanımlıyorum” şeklinde konuştu.

“En büyük sorun kapsamlı bir çözüm olmaması”

Ülkemizin en büyük sorunları nelerdir sorusuna cevap olarak, Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm getirilememiş olmasını gösteren  Caner, “Kapsamlı bir çözüm olması gerektiğini düşünmekteyim. Tabi ki birçok sorunumuz var; ama büyük ölçekli düşündüğümüzde, bana göre adada kalıcı bir çözüm veya uluslararası arenada bir kabul en önemli yeri tutmaktadır. Temeldeki en büyük sorunun bu olduğunu düşünmekle birlikte, kendi içimizde birçok sorunun çözümünün veya sistemsel iyileştirmelerin de mümkün olduğuna inanıyorum. Sağlıkta, Yüksek Öğretimde, Özel Eğitimde, Trafikte diğer alanlarda yaşanan problemleri çözmek mümkündür. CTP’nin bu bağlamda hemen uygulamaya konabilecek net çözüm önerileri mevcuttur” diye konuştu.

“Görüşmeler devam etmeli”

Caner, Kıbrıs’ta kapsamlı, iki toplumlu, federal eşitliğe dayalı bir federasyon arayışının devam etmesi gerektiğini belirtti.  Federal ve kapsamlı çözümün birçok soruna sistematik bir şekilde çözüm getireceğini de vurgulayan Caner, örnek olarak yüksek-öğretimde Bolonya sürecine uyumun bile başlı başına bir reform olacağını belirtti. “Sistematik bir şekilde entegre olacağımız AB’deki yaşam döngüsünün, bize de olumlu yansıyacağını ve çocuklarımızın geleceği  için de bundan başka bir yol olmadığını düşünmekteyim. Dünyada kabul görmemiz bağlamında, bundan başka bir planımız olacaksa bile, yine de iki toplumlu görüşmelerin onayına sunulmalı, uzlaşmacı görüşmelerden asla vazgeçilmemelidir” şeklinde konuştu.

“Eğitimde yetki karmaşası düşündürücü”

Caner, ülke eğitiminin içinde bulunduğu sıkıntılarla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Hamit Caner sözlerini şöyle sürüdürdü ; “Kuzey Kıbrıs üniversitelerinde yaklaşık 101 bin öğrencini var. Bu nüfus hem ekonomiyi hem de sosyal yaşantımızı etkileyen en önemli faktörlerdendir. Böylesin önemli bir sahada YÖDAK ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında çatışma ve yetki karmaşası olması oldukça düşündürücüdür. Bunun sonucunda da denetimsizliğin sebebiyet verdiği  birçok farklı sorun oluşmaktadır. Örneğin öğrencilerin yasa dışı bir şekilde, adeta bir köle zihniyetiyle çalıştırılmaları, bu denetimsizliğin oluşturduğu sorunlardan yanlızca bir tanesidir”. 

“Son hükümet fiyaskolar hükümeti”

Hamit Caner, Yeni Bakış muhabirinin ülkede siyasilere ve siyasete olan güvensizliğyle ilgili sorusunu yanıtlarken ise , “Siyaset, hayatın ta kendisidir. Siyasete karşı duyarsız kalmak, kendi kendimizi cezalandırmakla eşdeğerdir. Önemli olan doğru siyasete sahip çıkmaktır. Bütün siyasileri ayni kefeye koymak da doğru değildir. Bugün mecliste, toplumun sözcülüğünü layıkıyla yerine getiren vekiller de mevcuttur. Bu nedenle bir genelleme yapamayız. Vekillerin meclisteki kişiliğine, üretkenliğine ve yasaların hazırlandığı komitelerdeki verimliliğine bakarak bir değerlendirme yapmak esas olandır. 

UBP-DP hükümetinin 19 aylık icraatına baktığımız zaman vatandaşın siyasete olan güvenin azalmasını da doğal karşılamak lazımdır. Peşkeş çekilen arazilerden tutun da, TL’nın ciddi değer kaybına yönelik herhangi bir önlem alınmaması, devlet kimya laboratuvarında yaşananlar ve ihale usulsüzlükleri ve benzeri yanlış uygulamalar bu güveni olumsuz yönde tetiklemiştir. Son 19 ayda ‘ben yaparım olur, beğenmeyen mahkemeye gitsin’ anlayışı da insanımızı umutsuzluğa itmiştir. 

CTP kadroları, programları ve projeleriyle vatandaşın hakettiği yönetimi sergilemeye ve bu sistem dışı yaklaşımları ortadan kaldırmaya hazır ve kararlıdır” şeklinde konuştu.

“Önemli olan vizyondur”

Son zamanlarda vekiller için “yeni yüzler” ve “eski yüzler” kavramının kullanıldığını ve bunun doğru olmadığına dikkat çeken Caner, “önemli olan yeni yüzler değil, yeni vizyonlardır. Yeni vizyon, yaşlı, orta yaşlı veya genç birisinden de gelebilir. Değerlendirilmesi gereken kişilerin vizyonu veya ortaya koyacakları projeleridir. Dolayısıyla sırf meclisi değiştirelim, yenileri getirelim ve bizi kurtarsınlar mantığı doğru değildir. Bana göre de mecliste gençlere daha çok yer vermek gerekir; ancak nitelikli, vizyon sahibi, görmüş geçirmiş ve sivil toplumun içerisinde çeşitli sorumluluklar üstlenmiş gençlere yer verilmelidir” dedi.

“Kadının önünde görülmez bir engel var”

Hamit Caner,  kadının parlamentoda yeterince temsiliyet bulamamasıyla ilgili  soruya, “Bilindiği üzer yeni yasayla kadın aday kotası yüzde 30’a çıkarıldı.  CTP’de bu oran yasa öncesinden yüzde kırktı. Bu konunun kotalar üzerinden  değerlendirilmesini anlamsız buluyorum. Kuzey Kıbrıs’ta, görünmez bir cam tavanın kadının dikey hareketliliğinde bir engel oluşturduğunu düşünüyorum. Kota anlayışı belki iyi niyetlidir; ama kadının yüzde 30 gibi bir sınırlamayla meclise girmesi bana göre doğru değildir. Siyasetin bir anlamda istenilen üretkenlik seviyesine gelememesinin bir sebebi de kadının mecliste eşit seviyelerde temsil edilememesi olabilir! Bugün üçüncü dünya ülkelerinde bile bu durum bu seviyelerde değildir. Birçok yasa bağlamında eşit haklara sahip olsa da kadın birçok alanda yeteri kadar temsiliyet elde edememektedir Ülkemizde kadının karar verici pozisyolardaki oranı oldukça düşüktür. Örneğin, kadın mesleği olarak nitelendirilen öğretmenlik mesleğinde, daha fazla olan kadın öğretmen nüfusununa rağmen, erkek yöneticilerin sayısının daha çok olması oldukça manidardır.  Bana göre kadının mecliste eş sayıda rol alması KKTC’ye çok büyük katkı koyacaktır” diye konuştu.

 “Mecliste yasalar geçmedi”

“Meclis sizce tam bağımsız olarak hareket edebiliyor mu yoksa müdahale var mı?” sorusunu da yanıtlayan Caner, şunları söyledi; “Son 19 aydır şu andaki UBP-DP hükümeti döneminde ne kamu reformu, ne sağlık yasası, ne yükseköğretim (YÖDAK) yasası, ne de DAÜ yasası geçmedi. Bunların yanında yurttaşlık yasası, belediyeler yasası da geçmeyen yasalar arasında yer almaktadır. Bu hükümetin, 19 ayda esas derdi kişisel kaygılar, yani yeniden seçilme kaygısı oldu. Bu nedenle bu yasaların geçmemesini, meclise bir müdahale olarak değerlendiriyorum”.

“Milletvekili dokunulmazlığı bir tabu değildir”

Hamit Caner, son dönemlerde çok tartışılan Milletvekili dokunulmazlığı konusunda da değerlendirmelerde bulunarak, kürsü dokunulmazlığının kaldırılmaması gerektiğini vurguladı. Caner, “Ama bu konuyu bir tabu olarak görmek doğru değildir. Milletvekili dokunulmazlığı tartışılmalı, kapsam daraltılmalı ve bir yasa ile de düzenlenmelidir” diye konuştu.

“Hükümet önlem almıyor”

Ülkenin kanayan yaraları arasında yer alan Alacak-verecek davaları ve banka faizleriyle ilgili soruyu da yanıtlayan Hamit Caner, şunları söyledi; “Şu anda yaşanan ekonomik kriz korkunç boyuttadır. TL’nin değer kaybı korkunç seviyelerdedir ve günden güne de değer kaybetmektedir. Sterlin bugün 5’i aştı, dolar 4’ü buldu ve hala hükümetin bu konuda herhangi bir açıklaması veya önlemi de bulunmamaktadır. Geçmişte yaşanan krizde, CTP hükümeti yeniden yapılandırma programı geliştirerek, insanları bir nebze rahatlatmıştır. Aslında borçlanmanın basit bir mantığı vardır: Bir bankanın, maaşı döviz kurundan ödenmeyen bir vatandaşa dövizle borç vermesi doğru değildir.  Ancak şu andaki hükümetin yasal düzenleme bağlamında bir kaygısı görünmüyor. 

“Uyuşturucu ülkemiz için büyük tehlike”

Ülkedeki uyuşturucu ve alkol gibi son dönemlerde hızlı bir artış gösteren kötü alışkanlıklarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Caner, özellikle son dönemlerde ciddi  boyuta ulaşan uyuşturucu ile mücadelenin yeterli olmadığına vurgu yaparak, “Bu konuda acil önlemler alınmalı ve uyuşturucuyla mücadelenin eğitim ayağı güçlendirilmelidi” dedi.

“Özerk YÖDAK Yasası önceliğim olacak”

Milletvekili seçilmesi durumunda, önceliklerinin başında “Özerk YÖDAK Yasası”nın geldiğini ve bu yasal düzenlemeyle YÖDAK ile Milli Eğitim Bakanlığının yetki karmaşasının son bulacağının altını çizen Caner, “Bunun yanında başka yasa çalışmalarında da katkı koyabileceğime inanıyorum; ama en önemlisi Kamu Reformu ve YÖDAK yasasının ivedilikle yürürlüğe geçmesidir” dedi.

Doç. Dr. Hamit Caner kimdir?

Orta ve lise öğrenimini Lefkoşa Türk Maarif Koleji’nde tamamladıktan sonra 1990 yılında ODTÜ Kimya Bölümü’nden mezun oldu. 1994 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde, Kimya Dalında Yüksek Lisansını tamamlayıp 2002 yılında Doktora ünvanını aldı. 2005 yılında Atatürk Öğretmen Akademisi’nde ikinci yüksek lisans derecesini elde etti. 2010 yılında Doçent Dr. ünvanını kazandı. 2003 yılından itibaren DAÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi olan Caner, Eğitim Fakültesi’nde 5 yıl dekan yardımcılığı görevini yürüttü. Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölüm Başkanlığı ve Senato, Kayıt Komisyonu, Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönetim Kurulu ve daha birçok akademik kurul üyelik görevini sürdürdü.Kıbrıs Türk ODTÜ Mezunlar Derneği Yönetim Kurulu ve Kurucu Üyesi olan Caner, DAÜ Çalışanları Kooperatifi Asbaşkanı ve DAÜ-SEN Örgütlenme Sekreteri görevlerinde bulundu. İyi derecede İngilizce bilen Caner, evli ve üç çocuk babasıdır.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.