Ayşe’nin tatile çıkmasının 25 gün öncesi,

Kıbrıs Cumhuriyetinde Anayasal düzenin yıkılması için Yunan cuntası tarafından Nikos Sampson’a Makarios’a karşı yaptırılan darbenin 5 gün sonrası.

Yunanistan’daki cuntanın yönetimi sivillere bırakmasının 3 gün öncesi.( 20 Temmuz'da Kıbrıs'a çıkmasıyla doğan bunalım cuntanın hızla çökmesine yol açtı. Kendi yarattıkları duruma karşı koyamayan askerler, ordunun da çeşitli kümelere bölünmesi sonucu, 23 Temmuz'da iktidarı sivillere bıraktılar.)20 Temmuz 1974

Özeti şu 15 Temmuz-15 Ağustos arasındaki bir ayda Yunanistan-Kıbrıs ve Türkiye’nin kaderi siyaseten değişmiştir.

Tarihte böylesi kısa sürede perde önünde 3 perde gerisinde birçok ülkenin kaderinin değiştiği pek görülen bir olgu değildir.

20 Temmuzda Türkiye’nin Kıbrıs’a yaptığı müdahale garanti anlaşmalarında belirtilen ‘’Anayasal düzeni değiştirmeye yönelik darbe’’girişimi ile gerçekleştirilmiştir. Başta üç garantör ülke, Güvenlik konseyi daimi üyeleri ve NATO böylesi bir müdahaleye izin vermeseydi bu müdahale yapılamazdı.

Böylesi top yekün bir izinle çok büyük askeri güce sahip ve NATO silahları donatılmış Türkiye sınırlı askeri güce sahip bir adaya müdahale etmiştir. Anımsayın rahmetli İnönü döneminde de Kıbrıs’a müdahale isteği oluşmuş ama o zaman meşhur Jhonson mektubunu avucunda bulmuştu. Tek bir soru içeriyordu ‘’Sen kimin silahı ile kimi vuracaksın bizden iznin var mı?’’ ve anında müdahaleden vazgeçilmişti.

İşte 20 Temmuz böylesi uluslar arası güçlerin bir araya gelip adına da ‘’BARIŞ HAREKÂTI’’ denilen bir müdahalenin yapıldığı gündür. Acemilikten kendi gemisini batırıp ki gemisine ağır yara verdiği bir gündür.

Adayı ikiye bölme hareketinin başladığı gündür.

Devamında Ayşe’nin tatile çıkıp tatilden dönmediği gündür

Kıbrıs’ın bir yarısının AB üyesi yapıldığı, diğer yarısının da alt yönetim yapıldığının başladığı gündür.

Alt yönetim yapılan topraklarda nüfus egemenliğinin başlatıldığı gündür.

Alt yönetim yapılan topraklarda Kıbrıslının mülk egemenliğin sonlandırılmaya başlandığı gündür.

Alt yönetimin sermaye yapısını Kıbrıslının elinden alınmaya başlanmasının başladığı gündür.

Alt yönetim olarak Kıbrıslının hava, kara ve yeraltı kaynaklarının elinden alınmasının başlatıldığı tarihtir.

Kıbrıs Türk’ünün Besleme olmaya mahkûm edilmesinin başladığı tarihtir.

Kıbrıs Türk’ünü yıllarca Yöneten değil Yönetilenleri seçmeye mahkûm ettirenlerin egemenliğinin başladığı gündür.

Kıbrıs Türkü yıllarca beklediği güne20 Temmuz’a kavuşmuş ama sevinci uzun sürmeden benliğini kaybetmiş olmanın başladığı gün olmuştur.

Üzerinden 48 yıl geçmesine rağmen bırakın Anayasal düzenin sağlanmasını 1977-1979 doruk anlaşmalarının üzerinden 45 yıldır sürdürülen çözüm görüşmelerinde sonuç alınması engellenmiştir

Sonuç alınamamasının nedeni bu süreçte hem uluslar arası güçlerin, Hem Türkiye’nin, hem Yunanistan’ın, Hem İngiltere’nin hem de Kıbrıs Cumhuriyetinin kazanıyor olmasıdır.

Kaybeden mi? Sadece ve sadece Kıbrıs Türküdür. Kazandığını sanan Kıbrıs Türkleri meseleye sadece maddi açıdan bakıyorlar ve bu zenginliklerini benliklerini ve kimliklerini kaybederek kişisel çıkarlar sağlamaktadırlar

Tayyip bey çözüm sürecinde hep ‘’bir adım önde olacağız’’ söylemi ile yola çıkmış ancak Kuzeydeki egemenliğini katlayarak büyüterek çözümün önüne geçmiştir..

Tanırım dediği KKTC’ye karşı tanımanın gereklerini yerine getirmemiş. Tanımam dediği Kıbrıs Cumhuriyetini ‘’Elçilik açma dışında’’ tanımaktadır. Uluslararası alanda Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağına saygı duyup kalkan Kıbrıs Türkü değildir.

20 Temmuz 1974 Türk ve Rum yüzlerce ailede bir matem günüdür. Hala daha kaybolan şahısların cesetleri aranmaktadır.

Böylesi bir günün bayram havasında ancak şehitlere ve kayıplara saygı duymadan sahte milliyetçilerin, yalakaların, yalancı ve düzenbazların kutladığı bir gün olmaktan dolayı hicap duyuyorum.

Maalesef 20 Temmuz 1974 havadan atılan broşürler gibi adaya barış getirmemiş, ateş kes kisvesi altında Rumlara özgürlük Kıbrıslı Türklere esaret getirmiştir.