Okuyucularımın isteği doğrultusunda Annan planı dönemine ait düşüncelerim aktarayım.

Yıllarca Türkiye ile Denktaş’ın kalemi ne yazık ki ANNAN Planı ile birlikte kırılacaktır.

Yıllarca Kolorduya bağlı ve Taksim tezine bağlı yürütülen Kıbrıs konusu artık Erdoğan ile birlikte ‘’Akdeniz’de kendi egemenliğinde uydu bir devlet oluşturup Hem AB’nin faydalarından hm de Kuzeydeki egemenliğinden faydalanıp Akdeniz’deki enerjide hak sahibi olma’’ tezine dayandırılmıştır.

Nitekim gümrük birliği karşılığında Güney’in tek taraflı AB üyeliğine onay verilmiş. Sonrasında ANNAN planı ile birlikte AB’de doğrudan görüşme sürecini başlatılmıştır.

Bu yolda kurban edilen Denktaş olmuştur.

Denktaş ilkelerine bağlı ve onun için her şeyi yapan eğilmeyen bükülmeyen bir liderdi. Annan planı nedeniyle Türkiye’nin değişen ilkelerine karşı durmuş ve Annan planına bu nedenle karşı çıkmıştır. Bedelini da Anan planı sonrası Cumhurbaşkanlığına aday olamayarak ödemiştir.

Annan planı ile birlikte ilk kez Kuzey referandum yani kendi geleceğini tayin etme yolunda oy kullanarak uluslar arası hukukun içine girmiştir.

Bizi Annan planına evet dedirterek uluslar arası hukukun içine sokan Türkiye bu konudaki yeni partneri CTP ile birlikte bizi bu hukukun dışına çıkartacaktır.

Annan planına Rum tarafının hayır diyeceği biline biline sırf AB ile doğrudan görüşme sürecini başlatmak için bize evet dedirten Türkiye Bizi Talat ile birlikte sadece bizi bu hukukun dışına itmemiş daha da fazlasını yaparak mücadelenin temelini oluşturan sendikaların da güçlerini sıfırlamak için gereğini yapmıştır.

Artık Annan planı dönemindeki gibi güçlü sendikalar yoktur. O dönemin sendikacıları istisnalar kaideyi bozmaz nemalanarak köşelerine çekilmiştir. Kimisi siyasi görüşünü dahi değiştirmiştir. Artık hiçbir sendika peşinden kitleleri sürükleyecek güçte değildir. Artık eylem yapıp hak alma devri kapanmıştır. Son zamanlarda eylem yolu ile alınan hak yoktur. Hep verilen kadar alınmıştır.

2009’da CTP Hükümette iken Meclise son verdiği yasa tasarısı bu gün hala daha tartışılan ve can yakan ‘’Göç yasasıdır’’seçimi kaybetmese ilk geçireceği yasa olacaktı. Ama ihale UBP’ye kaldı.

2009’da gerek Meclisin ve sonrasında Sarayın UBP ve Eroğlu’na devri ile birlikte Kıbrıs konusundaki görüşme süreci da artık tam anlamıyla çözümsüzlüğe evirilmiştir.

Bundan sonraki yazım Cumhurbaşkanlığında Eroğlu ve sonrası olacak..