Kıbrıs Türklerin "sığınacak tek limanı Türkiye'dir" diyen Cumhurbaşkanı Akıncı ne kadar da yanlış ve de talihsiz bir açıklama yapmıştı o günlerde!
O açıklamanın görüşmeci olan bir kişiden yapılması kabul edilir bir şey değildir. Bu tip açıklamalar genellikle çözüm istemeyen kesimler tarafından sarf edilirken, Akıncı'nın da böyle bir söylem de bulunması kabul edilir olamaz! 
Akıncı, halktan aldığı oylar karşısında bu makama gelirken, barış ve de çözüm yolunda olacağını teyit ederek onun sözünü seçmenine vererek gelmiştir. Bu da siyaset anlayışı, siyaset ahlakı için çok önemlidir. Toplumun iradesi dışında  yer almak ve verilen sözlerin tam tersi sözler ve kararlar almak seçmeni göz ardı etmekten başka bir şey değildir. Kıbrıs türkünün sığınacak tek bir limanı varsa, o da sadece barış yolu ile federal bir çözüm ile ortak evimize sahip çıkmaktan geçer. Bunu da Akıncı yerine getirmek adına bu göreve talip olmuştu. Halkın % 60 oyu ile bu halkın istencine göre görev yapması gerekir. 
Evet, bu halk çözüm ve barış için ona oy verdi. Bu yüzden bu halkın istenci dışında düzenin devamı ya da Türkiye'yi bir sığınma liman olarak göstermesi %'de 60'ı inkar etmekten başka bir şey olamaz!
Geçmişte Denktaş tarafında sürekli bir biçimde Ankara'nın emirleri veya talimatlarıyla görüşmelere gitmenin ve Ankara'nın söylemlerini orada dillendirmenin toplumun iradesinin nasılda çiğnediğini de yaşadık ve de gördük. 
Kıbrıs konusunda Türkiye her zaman bu sorun bizim ulusal sorunumuzdur dedi. Türkiye her zaman da bir engel olarak karşımızda durdu. Denktaş, Eroğlu, hiç bir zaman çözüm ve barış için görüşmediler. Her zaman her görüşmede Türkiye'nin çıkarlarına hizmet adına masada bulundular.
Federe devleti terk ederek Rumlara bu vesile ile Kıbrıs cumhuriyetini teslim eden Denktaş, bugün Kıbrıs cumhuriyetini tek yanlı olarak Rumlara bırakmış oldu. Ardından bu gücü alan Rum yönetimi AB'ye tek yanlı olarak girme şansını elde etti.
Her neyse...
Türkiye kendi çıkarları nedeni ile burada yer alan tüm seçilen liderleri istediği şekilde çözüm masasında sözde çözüm isteyen görüşmeci olarak göstermeye çalışsa da gidilen köyün minareleri hep ayniydi. Türkiye burayı AB'ye girmek adına da bir koz olarak tutu. Ama bunu da kendine kazandıramadı. 
Evet, bizler toplum olarak rehin tutuluyoruz. Bu rehinliğimiz de seçilenler tarafından desteklenmeye devam ediliyor. 
Bakınız Rum tarafı ortak Kıbrıs cumhuriyetini nasılda kullanarak refah ve de dünyayla iç içe her türlü hakkı elde ediyorlar. Bunu da tek taraflı olarak kazanıyorlar. Bugün halen daha ne acıdır ki bu cumhuriyetin ortağı da biziz diyen lider anlayışımız maalesef halen daha çıkmadı. 
Seçilenler, Türkiye'nin buraya dayattığı politikalarla bitişimizi artırmaya devam ediyorlar.
Her neyse...
Gelelim son olarak Akıcı'nın Cenevre'de sunduğu haritaya.
Bu haritayı Akıncı geri çekiyor.
Artık harita dahi bir şey yok!
Yani toprak şu kadar olacaktır, bu kadar olacaktır diye bir şey de yok.
Kendilerinin hazırladığı haritayı yine kendileri geri çekiyor.
Neden?
Türkiye öyle istedi de ondan mı?
Neden gayet açık.
Denktaş gibi Akıncı'da Türkiye'nin çıkarları adına o masada görüşmecilik yapıyor.
Bizim çıkarlarımız Kıbrıs cumhuriyetinde mevcuttu.
Ne yaptı Akıncı bu haklarımız üzerinde?
Talep etti mi bu hakları?
BM'ye bu haklar üzerinde yazı gönderdi mi?
Bunları talep etti mi?
Hayır!
Peki ne yaptı, ne yapıyor?
"Türkiye sığınacak tek limanımızdır" diyor!