1. YAZARLAR

  2. Psikolog Cansın İskender

  3. Sporda çıldırmış çocuklar..!
Psikolog Cansın İskender

Psikolog Cansın İskender

Psikolog
Yazarın Tüm Yazıları >

Sporda çıldırmış çocuklar..!

A+A-

Son 20 yıl içerisinde ortaya çıkan en önemli trendlerden biride sporcu psikolojisi kavramıdır.. Antrenörler, en temelden genç sporcu bireyler için öncelikli olarak sağlıklı psikolojik ortamlar yaratmayı hedeflemektedirler. Ancak, ebeveyinlerinde bu konuda yeterli bilgiye sahip olmaları ve eğitimli antrenörlerin ne yapmak istediklerini anlamaları gerekmektedir.

Ebeveynler istemeden genç sporcular için nasıl bir stres kaynağı olurlar?

Bütün ebeveynler çocuklarıyla bir ölçüde özdeşleşir ve bu yüzden onların yaptıkları işleri iyi bir şekilde yapmasını ve başarıyla bitirmelerini isterler. Ne yazık ki, bazı durumlarda tanımlama derecesi aşırı olur ve çocuk ebeveynin egosunun bir uzantısı olur. Ebeveynler, çocuklarının spor performanslarını çok fazla tanımladıklarında, kendi öz değerlerini oğullarının veya kızlarının başarıları veya başarısızlıkları açısından tanımlamaya başlarlar.

Geçmiş yaşantısında hayal kırıklığı olan bir baba, çocuğunun hiç bilmediği bir başarıyı çocuğuna yükleyip talep edebilir. Yıldız olan bir ebeveyn, çocuğun benzer bir başarı düzeyine ulaşmaması durumunda küskün olabilir ve bu başarısızlığı reddetip kabullenmeyebilir. Bazı ebeveynler bu nedenle çocuklarından “kazananlar” veya “kaybedenler” haline gelirler ve çocuklar üzerindeki baskılar aşırı olabilir. Çocuk başarılı olmalıdır. Aksi taktirde ebeveynin kendi imajı tehdit altında gibi dir durum söz konusu olmaktıdır. Ebeveyn sevgisinin ve başarı onayının, çocuklarının gösterdiği performansın derecesine bağlı olduğu durumlarda spor performansında yaşanan stres daha fazla olmaktadır.

Antrenörler ve veliler, genç sporcuların başarıları hakkında sağlıklı tutumlar geliştirmelerinde ve sporcu karakterlerini oluşturmada oldukça önemli bir konumdadırlar. Genç sporcular, içinde bulundukları stresli karşılaşmalarda, ailelerin kendileri üzerinde kullandıkları yaklaşımları sergilemektedirler. Ailenin “başarısızlık” tanımı ne kadar sert olursa çocuğun tanımıda o denli sert olacaktır. Aslında sosyal yaşantımızda söylediğimiz “çocuklar ailelerin yansımasıdır” cümlesi sporda kendini daha fazla öne çıkarmaktadır.

Amerika’da yapılan bir araştırmada, antrenör ve velilerin eğitilerek, sporcuların rekabet kaygılarını azaltılabileceği etkin bir şekilde gözlemlenmiştir (Smoll, Smill.,2007).

Aslında çoğu ailede spor geçmişi olup başarı konusunda daha takıntılı olan veya başarısız bir geçmişi olduğunu düşünen, başarısızlık korkusu güden ailelerin çocuklarının performanslarında yine aynı şekilde olumsuz bir tutum izlenmektedir. Ailenin çocuktan beklediği başarıyı yansıtma ve talep etme şekli çocuğun kendisinden de aynı şekilde talep etmesine neden olmaktadır. Bu da çocuğun “başarı” ve “başarısızlık” tanımını ciddi anlamda değiştirmekte ve ürkütücü bir anlam yüklemektedir. Öğretilen başarıya ulaşamayan çocuk bunu daha farklı agresyon (agresif) tavırlarla dışarıya vuracak adeta çıldırmışcasına tepkiler verecektir bu durumda onların bir ilerleme sağlayamamasına neden olacaktır. Zaten şuanda da bunu görüp duymuyor muyuz? Adeta her spor branşında başarısızlığa tahammül edemeyen çıldırmış çocuklar..! Bizler her ne kadar kendimizi onların koruyucusu olarak tanımlasak da onlar kendi ayakları üzerine basan bireyler olarak hayatlarını sürdürmektedirler.

Sevgili aileler unutmamalıdır ki, çocuklarınız geçmiş yaşantınızdaki başarısızlıkların sorumlusu değildirler. Talep etmiş olduğunuz ve beklediğiniz başarılar sizin değil, onların olacaktır. Çocuklarınıza başarı ve başarısızlık kavramlarını anlatırken, kazanmanın yada kaybetmenin değil bunun uğruna verilen emek ve çabanın değerinden bahsetmeniz gerekir. Tabiki sizlerin bu tanımları en doğru şekilde aktarabilmeniz için bu kavramların gerçekten ne ifade ettiğini ve sizlerin hayatınızda edindiği yeri kavramanız gerekiyor.

 

 

Ve bizler unutmamalıyız ki;

  1. Kazanmak her şey değil, tek şey de değildir. Genç sporcular, rakiplerinden en az birisini yenmek olduğunu düşünürlerse spordan en iyi şekilde yararlanamazlar. Belirtildiği gibi, kazanma önemli bir amaçtır, ancak bu en önemli amaç değildir.
  2. Başarısızlık kaybetmekle aynı şey değildir. Sporcuların kaybetmeyi başarısızlık ya da kişisel değerleri için bir tehdit olarak görmemeleri önemlidir.
  3. Başarı kazanmaya eşdeğer değildir. Ne başarı, ne de başarısızlık gerekliliği, bir yarışma sonucu veya bir kazan-kazan kaydına bağlı değildir. Kazanma ve kaybetme, bir yarışma sonucuyla ilgilidir, oysa başarı ve başarısızlık yoktur.
  4. Sporculara, başarının zafer için çaba gösterdiği (yani başarının bağlılık ve çaba ile ilgili olduğu) öğretilmelidir. Sporcular, maksimum çaba gösterdikleri takdirde asla “kaybedenler” olmadıklarını belirtmelidirler.

Başarısızlık korkusu bir sporcunun en büyük düşmanıdır ve spor karşılaşmaları bu tür bir kaygıyı kolaylıkla oluşturabilir. Cesaret verici olan şey, antrenörler ve ebeveynler için eğitim programlarının, baskıyı azaltmak ve keyfi artırmak için onlara destek verebilmesidir. Ayrıca yapılan çoğu araştırmada göstermektedirki başarısızlıktan korkmayan sporcular genellikle daha iyi performans göstermektedir.  Antrenörler ve velilere stres azaltma ilkeleri öğretildiğinde, çocuklar için ciddi bir etmen olabilirler.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum