Ülkede ekonomik durum, son yıllarda giderek derinleşen sorunlarla dolu bir tablo sergilemektedir. 

Başbakanı Ünal Üstel’in "Vatandaşımıza sahip çıktık, çıkmayada devam edeceğiz" açıklaması, birçok kesim tarafından eleştirilmekte ve gerçeklerle bağdaştırılamamaktadır. Bu gerçekçi bir bakış açısı ile incelendiğinde, Başbakan'ın iddialarının gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
Ünal Üstel’in belirtmiş olduğu "vatandaşımıza sahip çıkmak" ifadesi, genel halkın gündemindeki sorunların giderilmesi konusunda yapılan gerçekçi ve somut adımları içermez. 

Hükümetin yalnızca kendi yandaşlarına, sermaye gruplarına ve destekçilerine yakınlık gösterdiği gerçeği, toplumsal huzursuzluğun temel nedenlerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Emekçi kesim, günlük yaşam mücadelesi verirken, geçim sıkıntısı ile baş başa kalmıştır. Yüksek yaşam maliyetleri, düşen satın alma gücü ve istihdam sorunları, halkın karşılaştığı temel zorluklar arasındadır. Hükümetin bu sorunları göz ardı etmesi ve halkın ihtiyaçlarına duyarsız kalması, eleştirilerin merkezinde yer almaktadır.
Ekonomik darboğaz içerisinde kıvranan halk, artık hükümetin verdiği beyanatlara itibar etmemekte ve yaşadığı gerçeklerle hükümetin söylemleri arasında bir uçurum olduğunu bilmektedir. Bu durum, vatandaşların hükümete olan güvenini sarsmakta ve toplumsal huzursuzluğu artırmaktadır.
KKTC'nin hükümeti, ekonomik anlamda daha çok sermayenin çıkarlarına hitap eden politikalar üretmiş ve bu bağlamda çeşitli teşvikler ile destekler sunmuştur. Ancak bu politikaların halk üzerindeki olumsuz etkileri göz ardı edilmiştir. 

Yetersiz sosyal destek programları, işsizlik ve düşük gelir düzeyi gibi sorunların çözüm noktaları olmaktan uzaktır. 

Gerçekten de, bu ülkede yaşanan ekonomik kriz, yalnızca belirli bir kesim için değil, oldukça geniş bir toplumsal grubu etkilemektedir.
Bu bağlamda, Ünal Üstel’in "halkımıza sahip çıkmak" söylemleri, oldukça anlam kaybına uğramış bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir. 

Ekonomik sıkıntılarla boğuşan emekçi kesim ve geniş halk kitleleri, mevcut hükümetin politikalarından ümidini kesmiş durumdadır. Halkın yaşadığı sefaleti göz ardı eden bir yönetim anlayışı, toplumda yalnızca derin bir hayal kırıklığı oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal bir çatışmanın da zeminini hazırlamaktadır.
Halkın temel ihtiyaçlarına yanıt vermeyen, ekonomik adalet arayışlarından uzak ve kendi yandaşlarına hizmet eden bir yönetim anlayışının sürdürülebilirliği tartışmalıdır. 

Dolayısıyla, bu tür açıklamalar ve yapılan yalan beyanatlar, sadece halk ile dalga geçmekten başka bir anlam ifade etmemektedir.