Dün akşam, meydanda toplanan 15 bin insanın sesine kulak vermek, Kıbrıs’ın toplumsal dinamiklerini anlamak açısından oldukça önemlidir. 

Laiklik, toplumumuzun temel değerlerinden biridir ve bu değer etrafında şekillenen bir toplumsal mutabakat söz konusudur. 

Elçilik önünde ve Meclis önünde haykırılan “Kıbrıs laiktir, laik kalacaktır” ifadesi, sadece bir slogan değil, aynı zamanda bir direnişin ve toplumsal bir kimliğin ifadesidir.
Laiklik, din ve devlet işlerinin herhangi bir etki altında kalmadan yürütülmesini ifade eder. Kıbrıs için laik bir toplum yapısı, tüm bireylerin eşit haklara sahip olması, din ve inanç farklılıklarının toplumsal barış içinde yaşanabilmesi açısından hayati öneme sahiptir. 

Söz konusu olan, bireylerin inançlarının özü değil, bu inançların toplumsal yaşamda nasıl bir yer edeceğidir. 

Kıbrıs'ın tarihi, farklı din ve kültürlerin bir arada barış içinde yaşadığı bir mozaik olmuştur. Bu nedenle laiklik, Kıbrıs’ta sadece bir siyasi tercih değil, aynı zamanda sosyal bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ancak şu an geldiğimiz noktada, kurulan kukla hükümetin, dışarıdan gelen talepler doğrultusunda hareket etmesi, Kıbrıs’ın bağımsızlık ve egemenlik değerlerini tehdit eder hale gelmiştir. 

Ankara'dan gelen talimatlarla alınan kararların, toplumun iradesine aykırı bir şekilde hayata geçirilmeye çalışılması, halkın genelinde büyük bir tepkiye neden olmaktadır. 

Özellikle, çocuklara yönelik baş örtüsü tüzüğü gibi gündem maddeleri, laikliğin zedelenmesine yönelik ciddi bir tehdit olarak algılanmaktadır. 

Bu durum, sadece bireylerin inanç özgürlüğünü değil, aynı zamanda toplumun genel yapısını ve geleceğini de riske atmaktadır.
Bununla birlikte, halkın bu konudaki tepkisi oldukça belirgindir. 

Sendikalar, siyasi partiler ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının bu duruma karşı birleşerek gerçekleştirdiği eylemler, toplumun özünde bir araya gelme ve dayanışma isteğinin bir göstergesidir.
“Buna halk olarak onayımız kesinlikle yok” sözü, aslında toplumun bir araya gelerek ortak bir direniş geliştireceğinin temel bir ifadesidir. 

Bu süreçte, halkın iradesini temsil eden örgütlenmelerin, bu tür karşı duruşları organize etmesi; demokratik, laik ve özgür bir Kıbrıs için gerekli bir adım olmaktadır.
Sonuç olarak, Kıbrıs halkı olarak, laikliğe sahip çıkmak, onun değerlerini korumak ve geliştirmek, geleceğimizi güvence altına almak adına hepimizin görevidir. 

Bu bağlamda, toplumun her kesimi, laiklik mücadelesine katkıda bulunmalı, demokratik hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik eylem ve çalışmalarını sürdürmelidir. Unutulmamalıdır ki, demokrasi ve laiklik, yalnızca belirli bir siyasi görüşün değil, tüm toplumun ortak değeridir.
Toplum olarak, bu mücadelede kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz. 

Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de birlik ve dayanışma içinde, laikliğe ve demokrasiye olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz. 

Kıbrıs, laik bir ülke olarak varlığını sürdürecektir.