Ülkede artan güvensizlik: Hükümetin yetersizliği ve kaçak durum
Son günlerde, Girne’de ve daha doğrusu her bir yerde meydana gelen alkol etkisi altında araç kullanma olayı, adadaki güvenlik ve hukukun üstünlüğü konularındaki endişeleri bir kez daha gündeme taşıdı.
241 promil alkollü bir şahsın, ehliyetsiz şekilde kaza yapması ve maddi hasara yol açması, yalnızca bireysel bir sorumsuzluk değil, aynı zamanda adanın karşı karşıya olduğu daha büyük sorunların bir yansımasıdır.
Hükümetin kaçak durumundaki yabancıların adada bulunmasına karşı sergilediği özensiz tutum, toplum içerisinde huzursuzluk yaratmaya devam ediyor.
Kayıt dışı ve kaçak olarak kalan birçok kişinin, toplum düzeni ve güvenliği açısından oluşturduğu tehditler, göz ardı ediliyor gibi görünüyor.
Adada bu kadar çok kaçak kalanın olması, yetkililerin mevzuata ve güvenliğe dair etkin bir denetim mekanizması oluşturamadığını gösteriyor.
Ülkenin geçmişine baktığımızda, eski zamanlarda kapılarımız açıkken huzur içinde uyuyabilirdik. Ne bir hırsızlık, ne bir tecavüz ve ne de cinayet söz konusu değildi.
Dükkanların kapıları açık olurdu ve hatta yazın yemeğe giden esnaf kapısını açık bırakarak bir de kapıya “yemek yemeğe gittim ve tekrar geleceğim diye not bırakılırdı.
O dükkanlarda bir tek iğne dahi alınmazdı.
Hırsızlık nedir bilmezdik açıkçası.
Ancak, bugün gelinen noktada, adada her türlü güvenlik sorunu ile yüz yüze geliyoruz.
Ülkemizi yönetenlerin, korumakla yükümlü oldukları vatandaşların güvenliği ve huzuru adına gerekli adımları atmadıkları, ekonomik çıkarlar uğruna geleni alıp götürdükleri bir gerçek.
Bu durum, sadece bireysel güvenliğimizi değil, aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin toplumsal kimliğini de tehdit ediyor.
Hükümet edenlerin Ankara’ya yaranma çabaları, ülkemizin yönetiminde bir belirsizlik ve güvensizlik ortamı yaratmaktadır.
Her seçim döneminde, yeni vatandaşlıklar dağıtarak, toplumumuz üzerindeki etkilerini ve gölgelerini arttırmaktadırlar.
Kendi kendimizi yönetme hakkımızı kaybetmiş bir konumda, evimizi ve geleceğimizi korumakta zorlanır hale geldik. Kıbrıslı Türkler olarak, bu gidişat karşısında yabancılaştırıldık, sesimizi duyuramaz hale geldik.
Artık bu yarı ülkede ne huzur var, ne de güvenlik.
Sorumluları eleştirmek ve hesap sormak, yalnızca bireysel bir sorumluluğun ötesine geçmiş durumda.
Artık toplumsal bir bilinç ve harekete geçme zamanı geldi.
Unutmayalım ki, bir toplumun gerçek gücü, vatandaşlarının güven içinde yaşamasından geçer.
Gerekli önlemleri almak, adadaki huzur ve güvenliği sağlamak, bizler için bir zorunluluktur.
Ülkenin geleceği, ancak bizlerin iradesiyle şekillenecek ve sağlam temellerle inşa edilecektir.
Bu nedenle, sorunlarımızı dile getirmeye ve çözüm yollarını aramaya devam etmeliyiz.
YAZIYA YORUM KAT